İSTANBUL (AA) - Bir firmanın soğuk hava depolarına ait makine dairesinde çalışırken 35 yaşında Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) başlangıcı tanısı konulan Mehmet Seyman, hastalığının ilerlemesi üzerine işine devam edemedi.

Sonraki süreçte de emekli olan Seyman, 2019'da ileri derecede nefes darlığı şikayetiyle başvurduğu acil serviste önce entübe edildi, sonra da yoğun bakım servisinde 1 ay tedavi altına alındı.

Nefes almasını sağlayabilmek için boyun bölgesine "trakeostomi" deliği açılan Seyman, adı akciğer nakli bekleyenler listesine alınıp taburcu edildikten sonra 6 ay boyunca 3 ayrı cihaza bağlı olarak yaşamak zorunda kaldı.

Seymen bu süreçte evden çıkamadı, konuşamadığı için de yakınlarıyla yalnızca yazışarak iletişim kurabildi. Cihaz sayısı 6 ayın sonunda bire düşen Seyman, şimdi yemek yerken, banyo yaparken hatta uyurken dahi 24 saat oksijen cihazına bağlı yaşıyor.

Bütün gününü pencerenin önündeki bir kanepede dışarıyı izleyerek geçiren, telefonunu "gereken organ bulundu" diye aramaları ümidiyle 4,5 yıldır hiç kapatmayan Seyman'ın en büyük isteği akciğer nakli olup diğer insanlar gibi sokaklarda özgürce yürüyebilmek.

Kartal'da bir evde kardeşlerinin bakımıyla hayatını sürdüren Seyman, hastalık ve organ bağışı beklerken yaşadığı süreci AA muhabirine anlattı.

"Hiçbir gün ümitsizliğe kapılmadım"

Evde 3 cihaza bağlı olduğu dönemde çok zor günler geçirdiğini belirten Seyman, "Solunum cihazlarından ayrılamayacağım diye çok korkuyordum. Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Prof. Dr. Erdal Taşçı ve ekibi beni solunum cihazından ayırdı. 2 metre bir hortuma bağlıydım. En uzun gittiğim mesafe 2 adımdı. Yemek masasına gidemiyorsun, lavaboya gidemiyorsun. Kimseyle iletişimin yok. Bir sinir harbiydi ama hastalığımın ilk başından bugüne kadar kardeşlerim, yakınlarım, akrabalarım, doktorlarım beni hiç bırakmadı, hep birlikte süreci atlatmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Seyman, psikolojisinin hiç bozulmadığını, yakınları ve doktorlarından her zaman destek gördüğünü aktararak, "Hiçbir gün ümitsizliğe kapılmadım. Belki de en uzun akciğer nakli bekleyen hastayım ama ilk gün sıraya nasıl girdiysem bugün de öyleyim. Allah izin verirse nakil olursam daha da iyi olacağım, çünkü herkese vefa borcum var onu ödemem lazım. Onun için iyi olmam lazım." diye konuştu.

İlk naklinde alınan organda problem çıktı

Seyman, bir kez 30 kasım 2020'de uygun nakil bulunduğu haberini alınca apar topar hastaneye gittiğini ancak alınan organda problem çıkınca naklin gerçekleşemediğini anlatarak, "Olmadığı haberini aldığımda üzülmedim. Hala umutluyum. Elbette burukluk oluyor. Nakilden sonra iyi olan arkadaşlarımız var, yaşamlarını sürdürüyorlar. Nasip olursa ben de bir gün onlara katılacağım." şeklinde konuştu.

12. Ajyal Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu 12. Ajyal Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu

Ailesinin, kendisi hastalığa yakalanmadan önce organ bağışçısı olduğunu, daha sonra kendisinin de organlarını bağışladığını belirten Seyman, kadavradan organ bağışının yaygınlaşması gerektiğini söyledi.

"Nefes almak istiyorum"

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Organ Bağışı Haftası dolayısıyla paylaştığı verilere değinen Seyman, şunları belirtti:

"Türkiye'de yılda ortalama 2 bin beyin ölümü gerçekleşiyor. Tedavimin sürdüğü hastanede akciğer nakli bekleyen yaklaşık 55 kişiyiz. 2 bin beyin ölümünden yüzde 2 veya 3'ü ikna edilse ben böyle cihazla yaşamak, camdan dışarı bakmak zorunda kalamayacağım. Taşınabilir oksijen cihazım var, oksijen tüpüm var ancak onlarla dışarı çok nadir çıkıyorum. O da sınırlı, hastaneye giderken, çok mecbur kaldığımda. Sokakta gezmek veya markete gitmek, alışveriş yapmak gibi lüksüm yok. Akciğer nakli olmak istiyorum. Yürümek, sadece yürümek istiyorum. İnsanlar bana çok vefa gösterdi, yaşayıp o insanlara vefa borcumu ödemem lazım. Akşama kadar camdan dışarıyı izliyorum, hiçbir sosyal etkinliğim yok. Nefes almak istiyorum. Yaşamama izin verin. Organ nakli hayat kurtarır, organ bağışında bulunalım. Benim gibi bir çok arkadaş, kardeş, çocuklarımız var. Organ bağışına herkesi davet edelim."


Muhabir: Başak Akbulut Yazar

Kaynak: aa