İslam

Cübbeli Hoca'dan mastürbasyon fetvası!

Cübbeli Hoca'dan mastürbasyon fetvası!

Hürriyet Pazar eki için Cübbeli Ahmet Hoca ile röportaj yapan İzzet çapa öyle sorular sordu ki... İşte o özel sorulardan biriside “Eliyle nikahlanan melundur” derler. Mastürbasyon günah mıdır?" şeklindeydi...

“Eliyle nikahlanan melundur” derler. Mastürbasyon günah mıdır?

- Bunun birkaç şıklı cevabı vardır. Adamın zina yapma tehlikesi var da kendini rahatlamak için yapıyorsa vaciptir. Zina tehlikesi yok da aşırı şehvetten kafası karışıyor, namazda bir türlü zikredemiyor, huzuru bozuluyorsa yapması caizdir. Ama keyfini artırmak için yapmışsa caiz değildir.

Cübbeli Ahmet Hoca adıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Hürriyet Gazetesi’nden İzzet Çapa’nın sorularını yanıtladı. Konuşmasında gündem değerlendirmesi yapan Cübbeli Hoca magazinden de geri kalmadı. İşte o röportaj:

Geçmiş olsun, elinizde yara bandı var. Hayırdır hocam? - Geçmiş olsun diyorsun İzzet Bey kardeşim de demekle geçmiyor. Elimi açıp kapatamadığım için ameliyat oldum dün. Yaşadığım stres ve sıkıntılar nedeniyle kalbime ve iki şah damarıma stent takıldı. Boyun ve ayak damarlarımda ciddi daralmalar var. Behçet hastalığı da cabası… Şeker desen 30 yıldır 400’lerin üstünde… Konuştuğum zaman sağlıklı sanıyorlar ama ne yazık ki öyle değilim.

Allah ömür versin, maşallah yine de ayaktasınız… - Çok şükür akıl sağlığım yerinde (gülüyor)

Şekerinizi daha da yükseltmeme garantisi vererek, sorulara başlıyorum. Benim yerimde bir kadın gazeteci olsaydı bu röportajı yapar mıydınız? - Yok yapmazdım.

* Kadınlara röportaj vermediğiniz doğru yani… - Evvelden birkaç kez yaptık aslında. Hiç lüzum yokken televizyona da çıkmış olduk.

* Nedir peki bu kadın gazetecilere karşı koyduğunuz “ambargonun” sebebi? - Ben muhattaplı konuşmayı severim. Karşımda sizin gibi bir kişi de olsa, 10 bin kişi de olsa fark etmez ama bu bir kadın olursa, yüzüne bakamayacağım için rahatsız olurum, önüme bakayım falan derken sıkılır, rahat konuşamam. Oo, o zaman epey bir röportaj teklifini reddetmişsinizdir. - Tabii. Jet-ski olayında Defne Samyeli miydi neydi o hanım, onun haber saatinde sırf bu yüzden Rıdvan Bıyık’la konuştuk mesela. Hatta Defne Hanım “İlk defa kadınlığım işimin önüne geçti” demişti. Ben de “Kendisi bu durumu güzelliğine borçlu” diye latife yapmıştım.

* Sadece güzel kadınların karşısına çıkmak mı caiz değil? - Yaşlı olur, bir abla vardır, şudur budur, o zaman muhattap alabilirsin ama genç ve güzel bir bayan olduğu zaman ben yüzüne bakmıyorum. Yüzüne bakmayınca da muhattap alınamıyor. Seda Sayan da sizinle çok röportaj yapmak istemişti… - Bizim telefonlara bakan arkadaşlardan biri Seda Hanım’a gel mi demiş, benden habersiz söz mü vermiş ne. O da kalkıp kapıya gelince emrivaki bir durum oldu, yapmadık röportajı. Ben de hastayım, şekerim çok yüksek… Yoksa Seda Hanım bizim için sorun değildi.

* Kapanıp gelseydi kabul eder miydiniz? - Zaten “Hocamın yanına gelirken kapanırım da” demiş ama kapanıp kapanmaması bir sorun teşkil etmiyor. Bir kadının bir erkekle halvetidir haram olan.

Bu durumun halvet ile ne alakası var hocam? - Nikahlın, annen, teyzen veya kızın dışında bir kadınla baş başa kalmak caiz değildir. Bir erkekle bir kadın kapalı kapı arkasında baş başa kalırsa halvet olur ama odada başka biri varsa haram değildir.

* Sizi en inançsızından en inançlısına kadar hemen her kesim ilgiyle dinliyor. Nasıl başarıyorsunuz bunu? - Bu bir Allah vergisi. Konuşma üslubumdan kaynaklanıyor sanırım. Çocukluğumdan beri yapım böyledir. Sonradan kazandığım, eğitimini aldığım bir şey değil. Anlayacağın zorlama bir durum yok, zaten yapmacık olsam tutmaz.

* Çocukluğunuzu hiç bilmiyoruz… - Daha kundaktayken babam beni camiye götürürmüş. Haliyle ayakta durabildiğim yaştan beri kendimi camide hatırlıyorum. 3-4 yaşındayken o ışıkların hiç sönmeyişini, cemaatin girip çıkmasını, safların tutulmasını izlediğimi anımsıyorum. Benim bildiğim o yaşta çocuğun oyuna merakı olur. - İlk oyuncağım kibritler, ilk oyunum da onları safa dizmekti.

* Mazur görün hocam ama anlamadım. - (Gülüyor) Millet yavaş yavaş safa gelir, kimi öyle, kimi böyle oturur, sonra saflar kalabalıklaşır, ezandan sonra kamet verilince kalkarlar ya, işte ben de kibritleri önce dağınık halde ortaya koyar sonra onları sıralı olarak dizer, camide tüm yaşananları kibritlerle yeniden canlandırırdım. KÜÇÜKKEN CAMDAN BAKIP ÇARŞAFLI KADINLARI SAYARDIM * Annem beni hep kibritle oynama diye büyüttü… - Bir de küçükken camdan bakıp Mahmut Efendi Hazretleri’nin sohbetlerinden çıkan çarşaflı kadınları saymak benim için büyük keyifti.

* O niye? - Şimdi belki çarşaflı kadınların sayısı yüzbinleri aştı ama 70’li yıllarda 5 bilemedin 10 bin kişilerdi. Mahmut Efendi Hazretleri’nin sohbetleri pazartesileri öğleden sonra olurdu. * Siz de hoop pencereye. - Gayet tabii. Caminin boşalması 1-2 saat sürerdi, cemaatteki çarşaflı kadınların çokluğu öyle hoşuma giderdi ki, hepsini teker teker sayardım. Bir de kar yağışı olan gecelerde sabaha kadar oturup karın yağmasını seyreder, “İnşallah yere düşen karları kimse ezmez” diye dua ederdim. * Anneniz de çarşaflı mıydı? - Rahmetli annem çarşaflı değildi. Manto ve başörtüsü ekolünü başlatan, Huzur Sokağı’nın yazarı Şule Yüksel Şenler’in yüksek tepeli, hörgüçlü modeller getirdiği dönemlerde, annem o başörtülü grubun ilk halkası olan 17 kişiden biriydi.

12 YAŞIMDA MÜFTÜLÜK ONAYLI VAAZ VERMEYE BAŞLADIM * Hayranlıkla camiden çıkan çarşaflı kadınları sayan minik Ahmet, annesinin çarşaf giymesini hiç istemedi mi? - İstemez olur muyum? Hatta Şule Hanım benim bebeklik hallerimi bilir, 7 yaşımdayken ona bile “Çarşaf giy” diye vaaz verirmişim. * Maşallah çok erken başlamışsınız vaaz vermeye. - O zamanlar çocuk aklımla konuşuyordum işte ama 12 yaşımda müftülükten onaylı vaaz vermeye başladım. 12 yaşındaki çocuğa “vaaz verme izni” nasıl verilir? - Ben zaten camilerde vaaz veriyordum ama Fatih gibi bir muhitte; Mihrimah Sultan, Yavuz Sultan Selim gibi büyük camilerde de vermek için izin almamız gerekiyordu. 40 yıl önce Mahmut Efendi Hazretleri ile Fatih Müftüsü’ne gittik.

* Vaaz vermek için sınava tabi tutuldunuz mu? - İmtihan etmeden de izin vermek cesaret ister hani… Cemaat ne bu çocuk diyebilir, fitne bile çıkabilirdi. Mahmut Efendi Hazretleri’nin itibarı belli, izin verdiler, hem de yazılı. Ben ondan sonra yazılı izin alamadım bir daha, diplomam yok ya.

İslami eğitim almaya ne zaman başladınız? - Ben hatırlamam ama babam şöyle anlatır. Karlı bir günde İsmailağa Camii’nin buz tutmuş merdivenlerinden kayarken düşmüşüm. Babam bana bağırınca Mahmut Efendi Hazretleri “Sen ona fazla kızma. Onun terbiyesini bize bırak, zira biz ona gerekli terbiyeyi veririz” diye buyurmuş. * Nasıl bir öğrenciydiniz? - Sık sık okula gitmeyip camiye gittiğim için evdekiler “Devamsızlıktan kalacaksın” diye dertlenirdi hep. Ama okulda beni hiç yok yazmazlardı. Bak açık açık söyleyeyim, başkası olsa hocanın kerameti falan der ama babamın okul müdürü bir arkadaşı, bizim okulun müdüründen rica edermiş meğer.

Anneniz kızmıyor muydu okulu aksatmanıza? - Kızmazdı rahmetli. Derste dinlediklerimle tüm imtihanları geçerdim zaten. Fakat evde oturup çalışmayı, ödev yapmayı hiç lüzumlu görmezdim. Lisan öğrenmeye yatkın olduğumdan Fatih Koleji’ndeyken İngilizce dersinde de çok iyiydim. * Gelin görün ki yine de bıraktınız okulu. - Eve müdürler geldi, “Takdirname aldı, bırakmasın” falan dediler ama Orta 1’deyken baktım hem İslam ilmi hem okul aynı anda olmuyor, ayrıldım kolejden. İşte o zaman annem çok üzüldü. Malum kadınlar istikbal meselesinden dolayı okul işine çok meraklı.

ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ CÜBBE GİYİYORUM * Ya sonra? - Küçücük yaşlardan beri Mahmut Efendi Hazretleri’nin yanında olduğumdan beni pek çok kişi onun oğlu zannederdi. Toplanıp taşradaki köylere gider, köydeki kapalı camileri açtırır, vaazlar verirdik. * O yaşta çocuklar genellikle muzırlık peşinde olurlar. - Ortalama 70 yaşındakilerle geçti çocukluğum. Kültürüm, şakalarım onların arasında şekillendiği için yaşıtlarımla intibakım zor oluyordu.

Bir çocuğun vaaz vermesine şaşırmıyorlar mıydı? - Şaşırmaz olurlar mı hiç? Köylere gittiğimizde “Bir çocuk geldi, vaaz veriyor” falan diye konuşuyordu herkes. Halbuki ben daha 5 yaşında babamın ceketini veya annemin sabahlığını üzerime geçirir; annemin tülbentini de kafama sarıp cübbe giymiş gibi evde dua ederdim. 9-10 yaşındayken boş bir odada kendi kendime ayetlerden, hadislerden duvarlara vaaz verirdim. * Adınız bu yüzden mi Cübbeli Ahmet? - Mahallede 3 tane Ahmet’tik. Çocuk yaşlarımdan beri cübbe giymemden dolayı ve diğer Ahmet’lerden ayırt edilmem için…

CEM YILMAZ’DA GÜLECEK BİR ŞEY BULAMADIM * Boş odalarda vaaz vererek geleceğinize daha o zamandan hazırlık yapıyordunuz yani. - Tabii, camiinin yanındaki medreseye gider Kur’an okurdum. Orası kubbeli olduğu için ses yankı yapardı, ben de kendi sesimi dinlerdim. Bir de tabii sürekli Mahmut Efendi Hazretleri’ni dinliyor ve onu taklit ediyordum. Zaten esas huyum taklitçiliktir, dönemin siyasilerini bile taklit ederdim. * Hangi siyasileri? - Kim vardı ki taklit edilecek? Erbakan ve Demirel’in taklitlerini yapardım. Bak bu bir kabiliyettir, taklit ne kadar iyiyse ve taklit ettiğin yer doğru bir adresse, o kadar aslına yakın olursun.

Konuşmalarınızdaki nüktedanlığa bakarsak bugün de Cem Yılmaz’ı taklit ediyor olabilir misiniz? - Cem Yılmaz’dan niye esinleneyim, benim ona bir ihtiyacım yok ki. Onun alanında da değilim. Onu hiç seyretmedim, bir iki kere çocuklar gösterdiler ama ben gülecek bir şey bulamadım. Benim esprilerim çok daha doğal, onunkilerde bir hazırlık var. Bir adam programa ben bu milleti saatlerce nasıl güldürürüm diye önceden hazırlanıyorsa, ben ona gülmem. * Kızdınız mı sizi Cem Yılmaz ile kıyaslamama? - Yok, sor sor istediğini sor. Bir kere bu onun işi ve ondan para kazanır. İşine hazırlanmak zorundadır. Benim işim o değil. O yüzden hiçbir zaman örnek almadım.

O sizi örnek almış olabilir mi? - Bir zaman ben de “Cem Yılmaz benden esinleniyor” demiştim. Umre dönüşünde Cem’e birkaç laf attılar, akıllı çocuk “Hoca ciddi şeyler konuşur” dedi, hiç lafı yemedi. Şimdi ben de ona mukabil şeyler dememem lazım. * Cem Yılmaz istese bir araya gelir misiniz? - Niye gelmeyelim? O gelirse ben de gelirim. Adam Yaşar Nuri Öztürk değil ki… Fetva konusunda aramızda bir ihtilaf yok (gülüyor).

POLİTİKACI OLSAM ÇOK KAZIKLANIRDIM * Peki hocam, babanız sizi küçükken camiye götürmek yerine okula götürseydi şimdi profesör mü olurdunuz? - Nasip kader meselesi. Lisana ve ilmi konulara yatkınlığım her zaman olmuştur. Konuşma sanatı ile ilgili her işte başarılı olabilirdim. Bizim zamanımızda siyasetçiler çeneleriyle götürüyorlardı işi, kim bilir belki de siyaset adamı bile olurdum. * Hiç keşke politikacı olsaydım diyor musunuz? - Hayır çünkü muhtemelen insan ilişkilerinde çok kazıklanırdım.

* Neden öyle? - Herkesi kendim gibi iyi niyetli görüyorum da ondan. Saf bir tarafım var. “Aldatan olmayayım ama aldatılan olayım” hadisine göre hareket ederim her zaman. KIZLARIMI KAPANMASI İÇİN HİÇ ZORLAMADIM * Allah bağışlasın evlatlarınız var. Kızlarınızı kapanmaları için zorladınız mı? - “Zorlayıcı değilsin” diyor Kuran. Kızlarım annesinden etkilenmek suretiyle kapanmışlardır. * Ya asi bir kızınız olup “Ben kapanmıyorum” diye diretseydi ne yapardınız peki? - Ne yapabilirim ki? Elhamdülillah hiçbiri asi çıkmadı diye hamdediyorum. Kızlarımın hepsi kapalı, çarşaflı, örtülüdür.

* Yok mu peki ailenizde hiç açık birisi? - Kız kardeşlerimden biri yakın zamana kadar açıktı, annemin vefatından sonra kapandı. * Üslubunuzda gerçekten hiç zorlama olmadığına inanalım mı? - Zorlamam tabii. Açık diye niye ben onunla görüşmeyi keseyim? Kızım da açık olsa, onu evlatlıktan reddedecek halim yok. Bu tip durumlarda diretmenin ve cezanın ters teptiğine inanıyorum. Kendimi sevdirmeyi İslam’ı sevdirmekle eşit gördüğümden, her zaman çocuklarıma sevimli gözükmeye çalışırım. KADIN SESİ HARAM DEĞİLDİR * Hocam musikiyle aranız nasıl? - Annem musikiye çok meraklıydı, bütün makamlarıyla bana ezberletirdi, hatta küçükken şarkı söylemişliğim de vardır ama artık kaside ve ilahiler dışında müzik dinlemiyorum.

Nasıl yani? - Kadere rızasızlık mahiyetinde “Beni mi buldun?”, “Bunu hak etmedim” gibi sözler “Allah’tan şikayetçiyim” anlamına gelir. Kadın sesi avret yani haram değildir ama erkeğin kırıtarak şarkı, türkü söyleyen bir kadını dinlemesi haramdır. DEKOLTEYİ İZLEYEN DE İZLETTİREN DE GÜNAHA DAHİL * Hocam dizilere çok yüklendik de insanlar evde ne yapsınlar? Uykuları gelene kadar sizin gibi sadece haber programı mı izlesinler? - Hiç uykusu gelmeyenlere kesin tavsiye ediyorum bir cüz Kuran okusunlar, bin kere Allah desinler, bak nasıl uyuyorlar. Adam diyor ki “20 senedir uyuyamıyorum”… Şeytan onu engelliyor, kandırıyor. Televizyonda seyrettiğin filmler seni uyutur mu, o filmden bu filme şeytan seni dolaştırıyor. Sen bir zikir yapmaya kalk bakalım nasıl uyuyorsun. Şeytan bir bakıyor, zarar fazla diyor uyanık kalmasında. Bu sefer uyutuyor.

Geçtiğimiz günlerde Gözde Kansu adlı sunucu, göğüs dekoltesi yüzünden işten çıkarıldı. - Hüseyin Çelik’in dediği mi? * Ta kendisi. - Ben hiç izlemedim ama bunun dekoltesi falan mühim değil ki, bizim için kadının yüzü ve elleri müstesna olmak suretiyle tüm bedeni avrettir. Dekolteyi televizyondan izleyen de izlettiren de buna sebep olan da külliyen günaha dahildir. ESTETİK OPERASYON YAPTIRMAK ŞEYTAN’IN EMRİNE UYMAKTIR * Elinizde ameliyat yarası var. Siz sağlık problemleri ile ilgili derman ararken birçok insan güzelleşmek uğruna bıçak altına yatıyor… - Estetik “Kocam beni güzel görsün” falan filan diye yapılırsa caiz değildir. Kadınların yaptırdıkları estetik operasyonlar kesinlikle Allah’ın fıtratını değiştirmeye girer bu da şeytanın emrine uymaktır. Hadis-i Şerif’lerde bu konuyla ilgili lanet vardır.

Hiç mi istisnai durum yok? - Mesela benim kaşlarım abdest alırken gözüme giriyor, gözlüğümün kenarına takılıyor, bu yüzden üstten hafif kestiriyorum. Ama kaşların altını üstünü inceltmek kadına da erkeğe de haramdır. Şayet bir kadın kaşları birleşik olduğu için erkek gibi görünüyorsa ve erkeği bundan nefret ediyorsa; ya da evde kalacak, kimse onu istemeyecekse ancak o zaman tedavi amaçlı kaşlarını inceltebilir. * Bir de ameliyat değil ama botox gibi uygulamalar var. - Bunların hiçbiri kesinlikle caiz değildir. Mesela bir kaza olur, vücutta veya yüzde ezik büzük kalan yerler vardır, o zaman estetik müdahale yapılabilir.

Televizyon seyrediyor musunuz? - Beni ilgilendiren haber veya açık oturumlar olursa bakarım ara sıra. * Bir dönem “Muhteşem Yüzyıl” dizisini çok eleştirmiştiniz. - Ben o diziyi uygun görmüyorum. O dizide yansıtılanları Türk büyüklerine hakaret sayıyorum ve bu hususta kanunun işletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne lüzüm var özel hayatı filme dökmeye… * Sonuçta haremde de bazı şeyler yaşanmış. Ne yani bunlar yok mu sayılsın? - Yaşanmış ama ölmüş bir insan bunlara cevap veremeyecek, neden yaptığını izah edemeyecek, belki pişmansa “pişmanım” diyemeyecek. “Böyle yapmayın” diyemeyecek olan bir insanın özel hayatının televizyona çekilmesini edepsizlik ve kul hakkı olarak görüyorum.

* Sonuçta haremde de bazı şeyler yaşanmış. Ne yani bunlar yok mu sayılsın? - Yaşanmış ama ölmüş bir insan bunlara cevap veremeyecek, neden yaptığını izah edemeyecek, belki pişmansa “pişmanım” diyemeyecek. “Böyle yapmayın” diyemeyecek olan bir insanın özel hayatının televizyona çekilmesini edepsizlik ve kul hakkı olarak görüyorum. ATATÜRK’ÜN DEHASI DURURKEN NE GEREK VARDI ÖZELİNİ FİLME DÖKMEYE * Siz beğenmiyorsunuz ama bu dizilerin pek çoğu Arap ülkelerinde büyük ilgi görüyor. - Burası yetmiyor bir de onların ahlakını bozuyorlar. Oradaki insanlar halkımızın ahlakını bozuyorlar diye ülke yönetimine şikayette bulunuyorlarmış. Adamlar haklı, bu dizilerin bazıları günaha sokar insanı.