Duyunca Çok Şaşıracaksınız! Bakın Nasıl Ünlü Oldu...
İşte ünlülerin keşfedilme hikayeleri. Duyunca çok şaşıracaksınız!
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
İşler Güçler dizisi ekranda üç tane yeni star yarattı Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz...
Dizinin ana karakterlerini canlandıran bu üçlünün böylesine büyük ilgi görmesi normal. Ama dizi bir de `beklenmedik bir kahraman` yarattı: Boom`cu Onur!...
Seyirci söylediklerinin tek kelimesi anlaşılmayan...
Bu yüzden de sahnelerinde alt yazı kullanılan bu karakteri öyle sevdi ki Boom`cu Onur kelimenin tam anlamıyla bir ekran fenomeni oldu. Peki kim bu Boom`cu Onur biliyor musunuz...
Dizideki ismiyle Boom`cu Onur, gerçek ismiyle Ahmet Dursun. 1993 doğumlu olan Dursun, ortaokuldan sonra öğrenimine devam etmemiş. Suskunlar, Geniş Aile gibi dizilerde küçük roller üstlendikten sonra karşısına İşler Güçler dizisindeki Boom`cu Onur karakteri çıkmış...
Ama Dursun`un ya da herkesin tanıdığı adıyla Boom`cu Onur`un kamera karşısınaki öyküsü daha eskilere dayanıyor. Dursun annesiyle birlikte kadın programlarına seyirci olarak katılmaya başlamış...
Kendi deyimiyle `şakşakçılık` yapıyormuş Dursun annesiyle birlikte. O sırada stüdyoda birinin dikkatini çekmiş...
Kendisine yapılan "Tipin müsait git bir ajansa" tavsiyesine uymuş Dursun. Yine kendi deyimiyle ajans "yanlışlıkla fotoğrafını" İşler Güçler`in yapımcı firmasına gönderince de ekran yolu açılmış...
Boom`cu Onur ekranda olduğu kadar sosyal medyada da çok ünlü.Kimi onu `dizinin en bomba karakteri` olarak tanımlıyor. Kimi rolünün daha da artırılmasını istiyor. Bazıları onun tam bir `halk adamı` olduğu görüşünde.
Bazı ünlülerinin `keşfedilme ` öyküleri ancak filmlere konu olacak kadar ilginç. İşte yıldızların kaderlerinin değiştiği o anlar...
İsmail Ege Şaşmaz’ın keşfediliş hikâyesi birçok filme konu olabilir.
25 Kasım 1993 Manisa doğumlu.
Manisa Belediyesi Konservatuarı’nı erkeklerde birincilikle kazanan Ege, konservatuarı ilk yılında bırakıp henüz 14 yaşında iken kısa bir İzmir macerasından sonra, İstanbul’a gidiyor.
Düşünsenize, Manisa’dan İstanbul’a oyuncu olmak için geliyor ve bir ajansa kayıt oluyorsunuz. Sonra mı?
Hiç beklemediğiniz anda, asansörde hayatınız değişiyor.
Şaşmaz hayatının değiştiği günü daha verdiği bir röportajda şu sözlerle anlatmıştı:
"Zaten oyuncu olmak için İstanbul`a gelmiştim. Ajansa kaydoldum. Bu ajansın davetinde asansörde İrfan Şahin`le karşılaştım.
Beni eşine gösterip "yakışıklıymış" dedi, ben de teşekkür ettim. Sonra bana oyunculuk yapmak isteyip istemediğimi sordu. İstanbul`a bunun için geldiğimi söyleyince güzel bir başlangıç yapılmış oldu.
Genç oyuncu Farah Zeynap Abdullah, Ebru Çapa’ya verdiği röportajda aşkın ailesinde nasıl dolu dizgin yaşandığından neden yalan söyleyemediğine birçok ilginç açıklama yaptı.
Farah Zeynep Abdullah’ın ailesi, dillere destan aşklarıyla ünlü... Rahmetli dedesiyle anneannesinin büyük aşkı, aynı dispanserde çalışıp uzaktan uzağa bakışırken, bir tatil günü dedesinin denizde boğulma tehlikesi atlatan anneannesini kurtarmasıyla başlamış.
Annesiyle babasının 30 yılı devirmiş evliliklerinin başlama hikayesi daha da ilginç. Annesi Gülay Hanım, 17 yaşındayken bir gün babasının arabasını çalmış gezerken trafik kazası yapmış. Çarptığı otomobilin sahibi, şirketlerinde çalışıp borcunu ödemesini teklif etmiş. Dünyaya gözünü Erbil’de açmış, çocukken savaştan kaçıp Türkiye’ye gelmiş, Arapça’yı unutmuş olduğundan askerlik için kısa süreliğine dönmek durumunda kaldığı memleketinde “dilsiz asker” olarak nam salmış babası Osman Abdullah da o şirkette çalışıyormuş.
Bu tesadüfler zincirinin ürünü: 1989 doğumlu Farah Zeynep Abdullah. Ünlü oyuncu, bugün Gayrettepe’de, anneannesiyle yaşıyor. Ailesi ise babasının işi nedeniyle Londra’da. Abdullah, anne ve babasının aşkını anlatmakla bitiremiyor: “Gerçekten çok aşıklar. Babam annemi hâlâ doğal avokadoyla masaj yaparak uyandırıyor mesela. 30 sene olacak bu yıl, çok acayip bir şey.”
Facebook’ta keşfedildi University of Kent’e başlarken de çift anadal seçiyor Farah Zeynep Abdullah: Fransız Edebiyatı ve Tiyatro... İkinci senesinde, Paskalya tatili için geldiği Türkiye’de, Kanal D Dramalar Koordinatörü Lale Eren’le tanışmasıyla hayatının akışı değişiyor.
Lale Eren ve yönetmen Zeynep Günay Tan, “Öyle Bir Geçer Zaman ki”deki Aylin karakteri için hem masum hem de seksi görünen bir oyuncu ararken, hayat yollarını kesiştiriyor: “Facebook’tan fotoğrafımı görür görmez ‘budur’ demiş Zeynep abla. Ertesi gün bir kamera çekimi aldılar.
Aynı hafta içinde de ‘gelebilir misin’ diye sordular. Dondurdum okulu. Setteki ilk günüm çok zordu ama. Eve gidip ağlıyordum; ne yaptım, bu nasıl geçecek diye. Çok zor bir dönemdi. Dil zorluğu vardı, aksanım çok kayıktı.” İki senelik yoğun dizi temposunun ve “Kelebeğin Rüyası”nın çekimlerinin ardından bir süre İngiltere’ye giderek ara veriyor Farah Zeynep Abdullah...
Derken ansızın dönüyor: “Sabahlara kadar dizi izleyip arkadaşlarımla oluyordum. Okula da gitmiyordum. Yayılmayı çok özlemişim. Ama bir süre sonra özlediğimi fark ettim. ‘Kurt Seyit ve Şura’nın bahsi geçer geçmez tamam dedim.”
Farah Zeynep Abdullah’ın en önemli özelliklerinden biri de yalan söyleyememesi... Bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Bayağı küçüktüm. Kardeşim yeni doğmuş, yeni alınmış çorapları var. Odamda etiketlerini keseyim derken çorabı da kestim. Sonra annem çorabı görüp ‘ne oldu’ diye sorunca, hiç kıvırmadan ‘ben kestim’ diye dümdüz söylemiştim. Aferin kızım’ demişti, ‘En kötü doğru, en iyi yalandan daha iyidir’... Sekiz yaşındaydım. O günden beri yalan söyleyemem. Gerekiyorsa kırıcı olmak pahasına doğruyu söylerim. Çok zormuş ama... Yaş ilerledikçe yalan söyleyememenin çok zor olduğunu anlıyor insan. Hayatı kolaylaştırmıyor yalansız yaşamak, pek çok şey için engel hatta ama sonuçta değiyor.”
“Medcezir”de ve “Benim Dünyam” filminde rol alan Hazar Ergüçlü bu serüvene atılmaya karar vermesinde tiyatronun büyük payı olduğunu söylüyor.
“Benim kariyer planlarımda oyunculuk hiç hesapta yoktu, bir tavsiye üzerine tiyatroya gittim, ‘Tamam burada olmalıyım’ dedim. Hukuk okuyacaktım, tiyatrodan sonra kararımı değiştirip Haliç Üniversitesi’nde oyunculuk eğitimi almaya başladım. Hayatım boyunca maddi kazanç sağladığım yer bu alan olacak ama çok daha önemlisi şu ki kendimi bulduğum iş bu.”
Bu yılın iddialı yapımlarından biri olan “Medcezir” dizisinde Hazar Ergüçlü, Serenay Sarıkaya’nın canlandırdığı Mira karakterinin en yakın arkadaşı Eylül’ü oynuyor.
Dizideki rolünü, “Çok severek çalıştığım bir iş “Medcezir”, her şeyden önce Eylül karakterini çok seviyorum: Bıcır bıcır, sevgi arsızı, acılarını büyük hareketlerle bastıran bir kız. İleride Mert karakteriyle bir aşk olacak aralarında ve onunla beraber büyüyecekler” sözleriyle anlatıyor.
Sezona hızlı bir başlangıç yapan Ergüçlü, aynı zamanda sinema filmi “Benim Dünyam”ın heyecanını yaşıyor.
Oyuncu, “Uğur Yücel’in yönetmenliğini yaptığı özel bir film. Filmde Beren Saat’in kız kardeşi rolündeyim. Biraz stresli, arka planda kaldığı için gergin ve mutsuz bir kız. Benim için müthiş bir deneyim oldu, inanılmaz keyifle ve mutlulukla çalıştım” diyor.
Giyim tarzında tercihini basic parçalardan yana kullanan Ergüçlü, jean, beyaz tişört ve botla hayatını geçirebilecek biri. “Beni beş gün arka arkaya beş farklı tişört ve jean’le aynı tarzda görebilirsiniz. Onun dışında penye elbiseler, spor ayakkabı ve Birkenstock’larım rahatlığımın vazgeçilmez simgeleridir. Bazı kadınların ayakkabı, çanta takıntısı olur, benimse inanılmaz bir güneş gözlüğü koleksiyonum var. Güneş gözlüklerini topluyorum: En çok da Ray Ban ve Ralph Lauren’lerime bayılıyorum.”
HANDE SORAL
Hande Soral, Komedi Dükkanı dizisini izlemeye gitti, hayatı değişti. Soral, Tolga Çevik ile konuk oyuncu olarak sahneye çıktı. Sahnede 5 dakika kalması gerekirken tam 45 dakika kaldı.
Çıkarken de Komedi Dükkanı`nın yapımcısı Fırat Bey; Soral`ı yanına çağırıp oyunculuk yapmak isteyip istemediğini sordu. Böylece Soral`ın ekran serüveni de başlamış oldu.
SEMT PAZARINDA ŞÖHRET OLDU
Modellikten oyunculuğa geçen Arzum Onan keşfedilme hikayesini anlattı.
Ünlü oyuncu gazeteci Bilal Özcan`ın sunduğu "Laf Aramızda" programında; şöhrete giden yoldaki ilginç bir anısını anlattı. Onan, şunları söyledi:
"Semt pazarında alışveriş yaparken beni Sait Sökmen görüp beğeniyor. Ondan sonra, defileye çıktım. 5 ay sonra katıldığım güzellik yarışmasında da Türkiye Güzeli seçildim."
TÜRKAN ŞORAY
Türk sinemasının Sultan`ının babası devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray annesi de ev hanımı Meliha Şoray`dı. Ekonomik açıdan sıkıntılı bir ailede büyüyen Şoray`ın babası bir süreliğine işini bırakıp polis memuru oldu. Annesi de bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı. Kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra ünlü yıldızın annesi ve babası arasındaki geçimsizlik de iyice arttı. Sonunda çift boşanma kararı aldı. Boşanmanın ardından Şoray, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Karagümrük`e taşındı. Şoray`ın kaderini değiştiren olay ise yeni taşındıkları bu semtte ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız`la tanışması olur. Yıldız sayesinde Yeşilçam`a adım atan Şoray yapımcı TÜrker İnanoğlu`nun dikkatini çekince şöhret basamaklarını da hızla tırmanmaya başlar. Annesi başlarda kızının oyuncu olmasını istemese de sonunda maddi zorluklar nedeniyle kabul etti. Şoray; Köyde Bir Kız Sevdim filmi ile sinemaya başladı. O gün bugündür de sinemadan hiç kopmadı.
HÜLYA KOÇYİĞİT
Koçyiğit aslında annesinin desteği sayesinde küçük yaşta bale eğitimi almaya başlamıştı. İlkokul eğitimini İstanbul ve daha sonra taşındıkları Ankara`da tamamlayan Koçyiğit, Muhsin Ertuğrul`un tavsiyesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı`nda tiyatro eğitimi almaya başladı. İki kızkardeşi de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Koçyiğit, ablası Nilüfer`in rol aldığı Bir Yetim`in Hasreti filminin setinde Muhterem Nur`un da aralarında olduğu dönemin ünlü oyuncularıyla tanışma fırsatı buldu.
Daha sonra Metin Erksan`ın Çocuk Hırsızları filminde oynaması için ablasını seçmesi sayesinde ünlü yönetmenle tanışma fırsatı bulan Koçyiğit için bu tanışıklık hayatının dönüm noktası olacaktı. Koçyiğit, Metin Erksan`ın yönetmenliğini yaptığı 1963 tarihli Susuz Yaz filmiyle ilk kez izleyici karşısına çıktı. Film; Berlin`de büyük ödül Altın Ayı`yı kazandı. Böylece Koçyiğit mesleğin daha ilk basamağında çok iyi bir çıkış yapmış oldu.
FATMA GİRİK
Fatma Girik, ailesine maddi açıdan yardımcı olmak zorunda kaldığı için eğitimini ortaokul ikinci sınıfta yarım bıraktı. Para kazanmak için annesiyle birlikte filmlerde figüranlık yapıyordu.
İlk filmi yönetmenliğini ve senaristliğini Seyfi Havaeri`nin yaptığı Leke`ydi. Leke`yi oyuncu olarak adından bahsettirmeyi başaramadığı birkaç iddiasız yapım daha izledi. Fatma Girik`in performansıyla dikkatlerden kaçmayacağı film, Memduh Ün`ün yönetmenliğindeki 1960 yapımı Ölüm Peşimizde`ydi. Memduh Ün`le tanışıklığı Girik`in hayatındaki dönüm noktalarından biri oldu.
HANDE YENER
Hande Yener, hayali olan şarkıcılığı gerçekleştiremeyince bir mağazada tezgahtarlığa başladı.
Yener`in hayatı, çalıştığı mağazaya Hülya Avşar`ın gelmesiyle değişti. Avşar onu keşfettikten sonra Sezen Aksu`yla çalışmaya başladı.
FAHRİYE EVCEN
Yaprak Dökümü`nde Necla karakterini canlandıran Fahriye Evcen de yaşadığı Almanya`dan tatil için Türkiye`ye gelip oyuncu oldu.
Tatil için geldiği Türkiye`de Oya Aydoğan`ın programına seyirci olarak katıldı Evcen. Daha sonra Aydoğan onu yapımcı İbrahim Mertoğlu ile tanıştırdı. Telefon numarası alış verişinden sonra Evcen Almanya`ya döndü. Ama sonda telefonu sir türlü susmak bilmedi. ``Asla Unutma`` ve ``Hasret`` dizilerinde rol aldı. Ama asıl büyük çıkışını Yaprak Dökümü ile yaptı.
TÜLİN ŞAHİN
14 yaşında Danimarka`daki bir hamburgercide keşfedildi.
Ünlü bir fotoğrafçı, onun tek kare fotoğrafını çekip modellik yarışmasına gönderdi. Yarışmada birinci oldu, dikkatleri çekti.
BEREN SAAT
Başkent Üniversitesi İşletme Fakültesi`ni bitiren Beren Saat`in asıl amacı akademik kariyer yapmaktı. Öğretim görevlisi olmayı hayal eden Saat bir yandan master yapıp bir yandan da İngilizce`sini geliştirmeye çalışırken annesinin ısrarı ve o dönemde birlikte olduğu sonra bir trafik kazasında kaybettiği erkek arkadaşının desteğiyle Türkiye`nin Yıldızları yarışmasına katıldı.
Yarışmayı birinci değil ikinci olarak tamamladı. Ama Aşka Sürgün, Hatırla Sevgili, Aşkı Memnu gibi çok izlenen dizilerde oynadı. Güz Sancısı filmindeki performansıyla da beğeni kazandı.
KIVANÇ TATLITUĞ
Adını ilk kez 2002`de `Best Model Türkiye` birincisi, ardından da `Best Model World` birincisi olarak duyuran Kıvanç Tatlıtuğ, doğum yeri olan Adana`da Fiskobirlik, Güney Sanayii, Çukurova Kulübü, Devlet Su İşleri ve Tarsus Amerikan Kulübü`nde basketbol oynadı. 1997`de babasının ciddi bir kalp ameliyatı geçirmesinin ardından ailesiyle birlikte Adana`dan İstanbul`a taşındı. İstanbul Kalamış Lisesi`nden mezun olan Tatlıtuğ`un aklı fikri basketboldaydı. Tek hayali NBA`de basketbol oynamak olduğu için Ülkerspor`dan gelen cazip teklifi hemen kabul etmiş ve orada iki yıl forma giymiş. Sonra bir yıl Beşiktaş, bir yıl da Fenerbahçe`de oynamış. Ancak dönüş yaptığı Beşiktaş takımında sakatlanması tüm hayallerini suya düşürmüş ve profesyonel basketbol hayatına son vermiş.
O dönemlerde yakın çevresinin sürekli fiziğine iltifatlarda bulunduğunu, model olması için kendisini yönlendirmeye çalıştığını söylüyor Kıvanç Tatlıtuğ. O ise bunlara hiç kulak asmamış. Ta ki annesinin yaptığı sürprize kadar! Annesi, Beylikdüzü`ndeki bir marketin camında `Profesyonel mankenlerle çalışır mısınız?` ilanını görünce, Tatlıtuğ`un yanında bulunan bir fotoğrafını gönderdi. İlan verilen şirketten kendisini aradıklarında şaşkına döndü ama teklifi de kabul etti. `Ben sporcuyum ne işim olur mankenlikle` derken bir anda kendini defilede buldu. Daha sonra gelen teklifleri değerlendiren Kıvanç, işin hoşuna gitmesiyle bu mesleğe profesyonel olarak başladı.
PELİN KARAHAN
Kavak Yelleri dizisiyle yıldızı parlayan Pelin Karahan oyunculuğa nasıl başladığını da şöyle anlattı: `akınlarım `Pelin yüzün çok güzel. Bir reklam ajansa yazıl en azından reklam filminde oynarsın` diyordu. Ama ben bunu hiç istemiyordum. Fakat İstanbul`daki zor hayat şartları karşısında mecbur kalıp ajansa yazıldım. İlk reklam filmimi Çağan Irmak çekti. Onunla başlamak büyük şans. Ajanstan aradılar ve görüşmeye gitmemi söylediler. Görüşmeye gittim. `Müzikle uğraşıyor musun?`, `Okullu musun?`, `Bir müzik aleti çalabiliyor musun?`, `Spor yapıyor musun?` gibi bir sürü soru sordular. Ben her soruya `hayır` diyordum. Orada bir sürü insan vardı ve aralarında çok güzel fiziğe sahip mankenler de vardı. Onlara baktığımda hiç şansımın olmadığını düşündüm.`
Hem tecrübesiz hem kısa boylu olduğu için seçilemeyeceğini düşünen Karahan bir süre sonra kendisini ciddiye aldıklarını fark etmiş. Sonunda dizideki Aslı rolü de onun olmuş.
TUBA BÜYÜKÜSTÜN
Asi dizisi ile Ortadoğu ülkelerinde de tanınan Tuba Büyüküstün aslında Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Dekorları ve Kostüm Tasarımı bölümünü bitirdi. Yönetmen Tomris Giritlioğlu ile tanıştıktan sonra oyunculuğa başladı.
Sultan Makamı adlı dizinin son dört bölümünde rol aldı. Çemberimde Gül Oya`daki Zarife karakterinin ardından Ihlamurlar Altında ve Asi dizilerinde rol aldı.
UFUK BAYRAKTAR
Türk sinemasının genç kuşak ustalarından Zeki Demirkubuz`un keşfettiği Ufuk Bayraktar`ın oyuncu olmasının öyküsü benzerine romanlarda rastlanacak türden. Demirkubuz, Bayraktar`ı babasının Cihangir`deki kahvesinde çalışırken fark etti. Bir gün kahvede otururken de genç adamı yanına çağırıp "seninle konuşmak istiyorum" dedi. O sırada askerde olan ancak hava değişimi için geldiği İstanbul`da kalıp askerliğinin son bir haftasını da öyle "geçiştirmeye" çalışan Bayraktar; önce korktu hiç tanımadığı Demirkubuz`dan "Beni zorla kışlaya geri götürecekler" diye.
Ama sonra Demirkubuz`un oyunculuk teklifini duyunca şaşırdı. Hayatında kamera bile görmeyen, mahallenin `bıçkın` delikanlısı uzun uzun düşündü ve sonunda rolü kabul etti. Babası başlarda oun oyuncu olmasını istemese de sonunda Demirkubuz onu da ikna etti. Böylece Ufuk Bayraktar Zeki Demirkubuz`un yönettiği Bekleme Odası`yla kariyerine başladı. Sonra yine Demirkubuz`un Kader filminde bu kez başrolü oynadı. Ardından da Semih Kaplanoğlu`nun Yumurta filminde rol aldı.
NİHAT ALPTUĞ ALTINKAYA Yaprak Dökümü dizisiyle adını duyuran Nihat Alptuğ Altınkaya; 17 yaşında gece kulüplerinin önünde koruma olarak çalışmaya başladı. Bir gün İstiklal Caddesi`nde yürürken bir cast ajansı sahibi peşinden koşarak onu durdurdu.
Ajans sahibinin `seni çekebilir miyiz" sorusuna olumlu yanıt veren Altınkaya için kader işte o anda değişti. Bir hafta sonra Funda Arar`ın klibi için teklif geldi. Daha sonra da dizi oyunculuğu başladı.
ÖZLEM DÜVENCİOĞLU
İlk oyunculuk deneyimi olan Hırsız Polis adlı diziyle yıldızı parlayan Özlem Düvencioğlu`nun öyküsü de ilginç. Almanya`da yaşayan Düvencioğlu, Türkiye`ye mavi yolculuk yapmak amacıyla geldi. Almanya`da modellik yapıyordu aslında. Bir kaç fotoğraf çekiminden biraz para kazanıp o parayla da mavi yolculuk yaptıktan sonra Almanya`ya geri dönmeyi planlıyordu.
O sırada bir arkadaşı onu casting ajansı sahibi Renda Güner ile tanıştırdı. Güner Düvencioglu`nun förür görmez "İşte Mavi Bb.u" dedi. Böylece Düvencioğlu Hırsız- Polis dizisindeki rolü aldı.