İlginç

Ferhat ile Şirin'in mezarındaki büyük sır! Çok Şaşıracaksınız...

Ferhat ile Şirin'in mezarındaki büyük sır

Aşkdan bahsedilince herkesin bir tarifi, bir yorumu olur. Belki Kendine göre herkes aşkı yaşadığını zanneder. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin'in aşkı gibi der hatta. Mecnun Leylası için çöllere düştü, Ferhat Şirin için dağları deldi. Peki bu hikayeleri ayrıntılarıyla ne kadar biliyoruz?

Leylâ ile Mecnun, Arap efsanesine dayanan klasik aşk hikâyesidir

Nizami başta olmak üzere birçok kişi tarafından işlenmiş olan konuyu Fuzulî,1535 yılında mesnevî türünde kaleme almıştır. Eser hala çok kıymetlidir. Mesnevî tarzına ve Türk diline yenilik getirmiştir.

Bu aşk hikayesinin konusu şöyledir: Leyla ve Kays(Mecnun’un asıl adı) ilkokul yıllarında birbirlerine âşık olmuşlardır. Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan annesi Leyla’yı okuldan alır ve Kays’la görüşmesini yasaklar.

Ayrılık ıstırabıyla mahvolan Kays halk arasında Mecnun diye anılmaya başlar. Bu sevda yüzünden çöllere düşen Mecnun’a (Kays'a) birçok kişi Leyla’yı unutmasını söyler; ancak onun için kainat artık Leyla’dan ibarettir ve hiçbir şekilde bu aşktan vazgeçmez.

Hatta dedesi onu bu dertten kurtulmak üzere Allah’a yakarması için Kabe’ye götürür...

Ancak o tam tersine derdinin artması için dua eder. "Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni." diye. Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar.

Hem Leyla’nın hem Mecnun’un halleri gittikçe perişanlaşmaktadır. Ailesi Leyla'yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Bu zengin kişiyle nikahlandırılan Leyla, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikâye uydurur...

Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm' ı vuslatından uzak tutmayı başarır.

Mecnûn, çölde, Leylâ' nın evlendiğini arkadaşı Zeyd' den işitince çok üzülür. Leylâ' ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn' a anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder. Bir müddet sonra Mecnûn' un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür.

Dünyayla bütün bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir Mecnun. O, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir.

Leyla’nın ise vücudu da dahil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir

Bir gün Leyla çölde Mecnunu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve “Leyla benim içimdedir, sen kimsin?” der. Leyla, Mecnunun ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden Leyla hayata gözlerini yumar

Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler; "Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez." Der, kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnûn' un sâdık arkadaşı Zeyd Rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye meleklere sorunca, derler ki: "Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ' dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular." derler.

Bu mesnevide Fuzuli, dünyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp onun üstünden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatır

Ferhat ile Şirin hikayesi: Hüsrev - ü Şirin, ya da Ferhat ile Şirin adlarıyla İran'lı ve Türk divan şairlerince mesnevi biçiminde yazılmış olan bu halk öyküsü, Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türkiye ve Balkanlar'da ülkelere ve yörelere göre bazı değişikliklere uğramış olarak yüzyıllardır anlatılmaktadır. (Khusraw o Shirin: 1177 - 1181)

Amasya ve Gaziantep - Sakçagözü'nde bulunan figürler Anadolu'da geçen haliyle Ferhat İle Şirin'in Amasya ile ilintisi bulunmaktadır. Öykünün en eski Türkçe baskısı 1854 yılında, yeni harflerle de 1930 yılında yayımlanmıştır.

Ferhad, çalışırken Şirin'i görür ve ona âşık olur. Sarayları süsler, ve fırçasından dökülen zarafetin Şirin'e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir.

Mehmene Bânu da Ferhad'ı sevmektedir, bu nedenle Şirin'le evlenmesini istemez, karşı çıkar.

Birlikte Erzen'e giderler. Hürmüz Şah, Şirin'i Ferhad için Mehmene Bânu'dan ister. Mehmene Bânu karşı çıkınca iki hükümdar birbirlerine savaş açarlar.

Savaş sırasında Hürmüz Şah'ın oğlu da Şirin'e âşık olur. Savaş sonunda yenilen Mehmene Bânu her şeyi bırakarak kaçar.

Şirin Amasya'ya getirilir. Oğlunun da Şirin'e âşık olduğunu öğrenen Hürmüz Şah güç durumda kalır. En sonunda Ferhad'a başarılması imkansız bir iş verir ve bu işi başarması koşuluyla Şirin'e kavuşabileceğini söyler.

Ferhad, Amasya yakınlarındaki bir dağı delecek ve kente oradan su getirecektir.ve ancak bu işi başarırsa Şirin'le evlenebilecektir.

Ferhad büyük bir coşku ile işe koyulur ve bir süre sonra işin sonuna yaklaşır. Ferhad'ın bu işi başaracağını anlayan Hürmüz Şah, çalıştığı bir dağda Ferhad'a yaşlı bir kadınla Şirin'in öldüğü haberini yollar.

Bu yalan habere inanan Ferhad, Şirin'in ölüm acısına dayanamaz ve dağları deldiği gürzünün canına kıymak amacıyla havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında intihar eder.

Ferhad'ın ölüm haberini alan Şirin de bir hançerle kendini öldürür. İki sevgiliyi yan yana gömerler. Ferhad ile Şirin'in mezarı: Bir söylence niteliği kazanan bu öyküye göre her bahar Ferhad'ın mezarı üstünde kırmızı bir gül, Şirin'in mezarı üstünde beyaz bir gül ve iki gülün arasında da bir diken biter. Ferhad ile Şirin'i sonsuza kadar ayıran bu diken kimine göre Mehmene Bânu, kimine göre Ferhad'a yalan haberi getiren yaşlı kadındır.