KADIN
Hanımlar, Beyler! Ruj ve Zehirli Öpücük Ne Zaman Keşfedildi? İşte Bu Sorunun Cevabı...
Kadınların vazgeçilmezi!
Bundan neredeyse 5000 yıl öncesine dayanan kanıtlarda rujun, değerli taşların ezilerek elde edildiği ve dudaklara sürüldüğü bilinmektedir.
Kleopatranın böcekler ve karıncalardan yapılan bir ruju kullandığı bilinmektedir.
Mısırda ruj kullanımı kraliyet ailesi ve zenginlere aitti.
Kızıl kurşun ve demir oksit renk vermeleri için kullanılıyordu.
Ancak bunlar pas kokuyordu. Bu rujları daha iyi kokar hale getirmek için rujlara çeşitli esanslar eklenmişti.
Eski çağlarda ruj, kurbanını zehirlemek için kullanılan bir araç olmuştu.
Bu sebeple o zamanlarda ruja ‘’zehirli öpücük’’ de denmekteydi.
Orta çağda kilise baskısı nedeniyle ruj yasaklanmıştı. Ruj süren kadınlara kötü kadın muamelesi yapılmaktaydı.
Kraliçe Birinci Elizabeth zamanında ruj tekrar moda oldu ve 16. yüzyıldan sonra ruj artık heryerde kullanılmaya başlandı.
Avrupa ülkelerinin çoğunda ruj balmumu ve kırmızı boyadan yapılmaktaydı.
Eski dönemlerde soylu Japon kadınların yoğun makyajla kalabalık arasına çıkmasına izin verilmiyordu.
Soylu kadınlar makyajlarında beyaz ve siyah kullanıyorlardı.
Ortaçağ’da Papa yasakladığı için kadınlar makyaj yapmıyorlardı.
Birkaç yüz yıl makyajdan uzaklaşılmış olsa da sonradan yoğun bir biçimde kullanılmaya başlandı.
On yedinci yüzyılda, İngiltere’de parlamento erkekleri koruyan bir yasa çıkarmak zorunda kalmıştı.
Evlilik öncesi makyajla güzelleşen kadınların, evlilik sonrası makyajsız halini görüp bunu beğenmeyen erkeklerin boşanmaları kolaylaştırılmıştı.
Makyajsız çirkinlik gerçek bir boşanma sebebiydi.
On sekizinci yüzyıla gelindiğinde ruj sadece kadınlar değil erkekler arasında da son derece popülerdi.