İlginç

Kadınların Ayaklarını Kırıyorlar Sebebine Çok Şaşıracaksınız!

ÇİN'DE YAŞAYAN EN KÜÇÜK AYAKLI KADIN

Çin'in son lotus kadını 102 yaşındaki Han Qiaoni'nin ayaklarının uzunluğu sadece 6 santimetre.

Çin'de ayaklarının 1000 yıl boyunca içinde sıkışıp kaldığı 'minik ayakkabılar' müzelik oldu, ayakkabıların sahibi Lotus kadınlarından ise sadece biri hayatta.

Yöntem 1912'de yasaklandı. Ancak bu tarihe kadar güzellik ve estetiğin sembolü olarak görülen küçük ayaklar onbinlerce kadını acılar içinde bir hayata mahkum etti.

Küçük ayağın prestij kabul edildiği Çin toplumunda kızların ayakları 6 yaşından önce kırılıp bandajla sarılıyormuş.

Ayak ilerleyen dönemde büyüyemiyor ve vücuda göre çok küçük kalıyordu.

Han Qiaoni'nin ayakları 2 yaşındayken kırılmış.

O dönemde en küçük ayağa sahip kızlar zengin erkeklerle evlendiriliyordu.

Özel ayakkabıları olmadan ayakta duramayan bu kadınların çoğu düşme nedeniyle hayatını kaybetmiş.

Ayakların bağlanması ( veya Lotus Feet/ Çince'de 缠足 chanzu) genç kızların ayak gelişimini önlemek amacıyla yapılan bir tür sargı işlemidir. O zamanların estetik anlayışına uydurmak için ayaklar sıkıca dar ve uzun sargılarla bağlanarak ayak kemiklerinin şekli bozulur böylece büyümesi engellenirdi. 4-5 yaşına basan çocuklara zaman kaybetmeden uygulanır ve ergenlik yaşı geçene kadar çıkarılmazdı., sargıyı ölene kadar çıkartmayan kadınlar da olmuştur.

Bu adetin kesin olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda ihtilaf vardır. Bir kısım Sui Hanedanlığı zamanında diğer bir kısım ise Beş Hanedanlık zamanında ortaya çıkmış olduğunu ileri sürüyor. Beş Hanedanlık ve 10 Krallıklar zamanında üst sınıf çengiler tarafından ortaya çıkarıldığı söylenmektedir. Daha sonraları, fiziksel iş yapmak zorunda olmayan yüksek sosyete mensubu kadınlarca benimsenmiş ve zenginliğin bir sembolü haline gelmiştir.

Kesin olan Ming Hanedanlığından önce çok az sayıda kadın ayaklarını bağlıyordu, adet Ming Hanedanlığının son zamanlarına doğru popülerlik kazanamış, Qing Hanedanlığı zamanında zirveye oturmuştur. Bir ksıım tarihçilere göre ise ayak bağlama kültürü Song Hanedanlığı zamanında yaygınlık kazanmıştır öylr ki bu zamanda topuğundan içki içilebilen bir tür ayakkabı icat edildi. Yuan Hanedanlığında ise direk ayakkabıdan içki içiliyordu.

Ne şekilde ortaya çıktığına dair birçok söylenti var. Bir söylentiye göre, eğri ayaklara sahip olan cariye Daji, kendi ayaklarının güzellik sembolü sayılabilmesi için imparatortordan bütün kızların ayaklarının sargılanmasını ister.

Sargılı ayaklar o zamnaların güzellik sembolü ve koca bulmak için ön koşulu haline geldi. Fakir kadınlar için zengin kocaya varmak için bir kaçış yolu. 19. yüzyılda Guangdong'da alt sınıfa mensup bir ailenin en büyük kızının ayaklarını sargıya alıp onu bir hanımefendi gibi yetiştirmek olağan bir olay haline geldi. Ayrıca küçük ayaklar o zamanın insanlarına göre kadınları daha feminen ve nazik gösteriyordu. Ayakları sargılı kızların ömürleri boyunca hiç çalışmayacakları düşünülüyordu ve küçük ayaklı bir eşe sahip olan koca bundan gurur duyardı. Küçük ayak için ideal uzunluk sadece 7 cm'di. (Bak. Foto-3) Böyle bir ayağa sahip olan süslü ipeklerden yapılmış ayakkabılar giyerdi. (Bak Foto-2) Sargılı ayak üzerinde yürümek için dizleri hafif kırmak ve salına salına yürümek gerekiyordu.

Ayak Sargısının Çeşitleri Ayak sargılamanın birkaç farklı metodu vardı. Han ırkına ait olmayan bazı etnik gruplar daha gevşek bağlıyorlardı, ayakları kırmıyor sadece ayağı biraz daraltıyorlardı. Çin'in kuzeybatısından gelen Dungan ırkı bu geleneği 1948 yılına kadar sürdürmüşlerdir. Guangzhou'da bir camide bunun Allah'ın yarattığı vücut üzerinde tahribat yaratması açısından haram olduğu yazılıydı.

Manchu kadınları İmparatorun 1644'deki yasaklamasından sonra ayaklarını sarmadılar. Geleneğin yaygınlaşmasıyla onlar da bir zaman sonra feminen bir yürüyüş sağlayan br tür ayakkabı icat ettiler. Çiçek çanağı adı verilen bu ayakkabılar ortasında destek olan veya tahtadan yüksek platform ayakkabılardı. Sargı ayak Manchu kadınları ve Han kadınlarını birbirinden ayıran önemli bir özellik haline geldi.

Aslında ayağı sargılı her kadın da yürüyüp tarlada çalışabiliyordu fakat normal bir kadına göre daha kısıtlıydı. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda ayaklarını saran dansçı sayısı epey fazlaydı. Hatta Yunnan bölgesindeki bir kısım kadın yabancı turistlere yönelik bir dans grubu kurmuşlardı. 70-80 yaşlarına gelen ayakları sargılı kadınlardan bir kısmının pirinç tarlasında çalıştıkları olurdu.

Sona Erişi 1874'te, Xiamen'dan 60 adet Hrıstiyan kadın bu geleneği protesto etti ve protestoları 1983'teki "Woman Christian Temperance"Hareketiyle destek buldu. Hrıstiyanlığın cinsiyetler arası eşitlik getirdiğini savunan Timothy Richards gibi misyonerler de destek verdi.

Eğitimli Çinliler yavaş yavaş bu tür bir geleneğin modernlikten uzak olduğunu düşünmeye başladılar. Sosyal Darwinistçiler ise, bu geleneğin zayıf güçsüz bir toplum oluşturduğunu, çünkü yetersiz annelerin yetersiz oğlanlar doğuracağını ileri sürdü; aynı şekilde feministler de kadınlara işkence gibi düşündükleri bu hareketi protesto ettiler. 20. yüzyılın başlarında elit kesime ait öncü feminist olan Brigitte Kwan bu geleneğin sonlandırılması için çağrıda bulundu.

Bu geleneği sona erdirmek için bazı fermanlar da yayınlandı. Manchu olan dul ve yaşlı imparatoriçe Cixi,Boxer İsyanını izleyen günlerde karışıklığı önlemek ve yabancıları yatıştırmak için böyle bir ferman yayınlamış olsa da kısa zaman sonra feshetmiştir. Bu âdet, 1902'de Qing Hanedanlığı zamanında yayınlanan bir ferman da kendisinden önceki fermanların kötü akıbetine uğramış ve başarılı olamamıştır. Japon yönetiminde olan Tayvan'da 1915'de yasaklanmıştır. Bu geleneğe karşı olan bazı aileler de birbirlerine kundaktaki erkek çocukları adınaileride ayağı sargısız bir kızı gelin almayı taahhüt etmişlerdir. 1949 yılında Komünist rejimle bu gelenek topyekün yasaklanmıştır. Bu yasak hala sürmektedir.

Süreç Ayak kemeri tam gelişmeden genellikle 2 ve 5 yaşları arasında işleme başlanıyordu. Başlamak için genellikle kış ayı seçilirdi böylece ayağın uyuşması ve daha az acı çekmesi sağlanırdı. Önce ayak bitkilerin karıştırıldığı sıcak bir suya veya hayvan kanına batırılırdı. Bu ayağı yumuşatır ve satgıyı kolaylaştırırdı. Daha sonra ayak tabanında yara açıp enfeksiyon oluşmaması için ayak tırnakları kesilebildiği kadar derinden kesilirdi. 3 m uzunluğunda 5 cm kalınlığındaki sargı bezleriyle ayak parmakları tabana doğru olabildiğince geriye çekilerek kırılırdı. Kırılan ayak parmakları tabana doğru yapıştırılarak sıkı sıkı bağlanırdı. Her düğümde topuk ve ayaklar birbirine daha çok yaklaştırılırdı.

Sargı işleminden sonra titiz bir bakım gerekirdi ve sık sık sargı çözülerek ayak yıkanır,parmaklar kontrol edilir ve tırnaklar dikkatlice kesilirdi. Ayağa masaj yapılır ve eklem yerleri esnetilirdi. Özel bir karışımla çürüme gösteren etlerin ayrılması sağlanırdı.

Sargı işleminden sonra titiz bir bakım gerekirdi ve sık sık sargı çözülerek ayak yıkanır,parmaklar kontrol edilir ve tırnaklar dikkatlice kesilirdi. Ayağa masaj yapılır ve eklem yerleri esnetilirdi. Özel bir karışımla çürüme gösteren etlerin ayrılması sağlanırdı.

Bu pedikürden sonra, ayak tekrar sarılır. Her seferinde sargılar daha sıkı bağlanırdı. Bu bakım zenginlerde günde en az bir sefer, fakirlerde hafta 2-3 sefer tekrarlanırdı. Bu bakımı yapması için anneden başka bir kadın bulunması tercih edilirdi çünkü anne kızına merhamet edeceği için sargıyı gevşek bağlama ihtimali vardı.

En sık görülen problem ayağın enfeksiyon kapmasıydı. Yapılan bakımlara karşı, ayak tırnakları uzar ve taban derisine batar ve o bölgede enfeksiyon oluştururdu.

Bu sebeple, tırnaklar bazen kökten kesilirdi. Sargının sıkılığı kan dolaşımını azalttığı için tırnaklara neredeyse hiç kan gitmez ve böylece enfeksiyon iyice kötü bir hal alır ve iyileşmesi mümkün olmazdı.

Ayaktaki enfeksiyonun kemiklere sıçraması durumunda, kemik iyice yumuşar ve ayak parmakları yerinden çıkardı.

Bu durumda ayak daha sıkı sarılabileceği için avantaj olarak görülürdü. Ayakları etli olan kızlarda yara ve enfeksiyon oluşturması için sargıyla beraber kırık cam parçaları veya kiremit parçaları da sarılırdı.

Enfeksiyonu müteakip hastalıklar oluşur bazen ölüme bile yol açardı. Hayatta kalan kızların ise sağlık problemleri yaşamaları muhtemeldi

Sargıya başlandığı ilk yıllarda ayaktaki kemiklerin çoğu yıllarca kırık kalırdı. Kızın yaşı büyüdükçe kemiklerde kendini onarmaya başlardı. Yine de bu kemikler her an kırılabilme riskiyle karşı karşıyaydı. Yaş ilerledikçe dengeli yürüyememekten ötürü düşüp kalçayı ve diğer kemikleri kırma riski oluşurdu.