İSTANBUL (AA) - Türk mutasavvıf, mütefekkir, felsefeci, yazar, çevirmen, musikişinas ve bestekar İsmail Fenni Ertuğrul'un vefatının üzerinden 78 yıl geçti.
Ertuğrul, Tırnova mahalli idare meclisi azası Mahmud Bey'in oğlu olarak, Bulgaristan Tırnova'da 1855'te dünyaya geldi.
İlköğrenimine Hacı Ahmet Amiş Efendi'nin nezaretindeki sübyan mektebinde başlayan Ertuğrul, medrese eğitiminin yanı sıra tahsiline Tırnova Rüştiyesinde devam etti. Sanatçı, rüştiyeden mezun olduktan sonra da Arapça, Farsça ve İslami ilim dersleri almayı sürdürdü.
İsmail Fenni Ertuğrul, henüz 15 yaşındayken güzel yazısı nedeniyle Tırnova sancağı muhasebe kalemine memur oldu. Görevi sırasında muhasebeyi öğrenen Ertuğrul, Dede Efendi'nin talebelerinden Meytabzade'nin öğrencisi Cudi Efendi'den de musiki dersleri aldı.
Titiz, dürüst ve çalışkan biri olarak tanındıOsmanlı-Rus Savaşı sırasında, Balkanlar'daki istilalardan dolayı 20 yaşında İstanbul'a giden Ertuğrul, memur olarak görev yaptı.
Ertuğrul, Fransızca resmi yazışmaları yürütecek memurları yetiştirmek üzere devlet tarafından kurulan Dil Mektebini 1886'da bitirdi.
Dört yıl İngilizce dersi de alan yazar, 1899'da Divan-ı Muhasebat üyesi oldu, bir süre sonra ise Mabeyn-i Hümayun bütçesini hazırlayan komisyona alındı.
Titiz, dürüst ve çalışkan biri olarak tanınan Ertuğrul, başarılı çalışmalarından dolayı dördüncü dereceden mecidi ve üçüncü dereceden Osmanlı nişanı payelerine layık görüldü.
Ertuğrul, çalışmalarına daha çok vakit ayırmak için, "Arzukeş olduğum mütaalaya vakit bulmak ve yazmaya başladığım bazı eserleri ikmale muvaffak olmak için tekaüdümü istida ettim." diyerek, 1909'da görevinden istifa etti.
Dönemin düşünce akımlarını İslam düşüncesiyle kıyasladıYazar Ertuğrul, ilim çalışmalarına ilişkin kaleme aldığı bir yazısında "Ben acizane 90 senelik ömrümü, ilme ve güzel sanatlara verdim. Doğu ve Batı düşünce alemini, bunların birleştikleri, ayrıldıkları ve birbirlerini şiddetle reddeder göründükleri noktaları inceledim. Eserlerimle, vardığım hakikatleri, bugünün ve yarının nesillerine anlatmaya çalıştım." ifadelerine yer vermişti.
Elde ettiği yeni bilgilerle, dönemin düşünce akımlarını ve eleştirilerini İslam düşüncesiyle kıyaslayan Ertuğrul, tasavvuf düşüncesinin önemini anlatmak ve vahdet-i vücud (sufi metafiziği) görüşünün inceliklerini açıklamak üzere "üstadım" dediği İbn Arabi'yi savunan bir eser yazdı.
"Tercüman-ı Hakikat" gazetesinde yazdığı makalelerle, Türk basınında emeği geçen en eski yazarlardan biri olarak da tanınan Ertuğrul'un eserlerinin bir kısmı, vefatından sonra yayınlandı, bir kısmı ise halen basılmadı.
- 200 civarında beste, saz semaisi ve peşreve imza attı
Musikiye de özel ilgi duyan ve bu alanda zengin bilgi birikime sahip olan Ertuğrul, 200 civarında beste, saz semaisi ve peşreve imza attı, birçok şiir ile gazel kaleme aldı.
Usta edebiyatçı, Tırnova'dayken keman ve kanun dersleri aldı, İstanbul'a geldikten sonra ise Tanburi Ali Efendi, Kemani Aleksan Ağa, Hacı Faik Bey ve bestekar Şevki Bey'in öğrencisi oldu.
Münzevi, gösterişsiz bir hayat sürdüren Ertuğrul, 29 Ocak 1946'da 96 yaşındayken İstanbul'da hayatını kaybetti. Mütefekkir, vefatından önce Cağaloğlu ve Büyükada'daki evleriyle, basılmamış eserlerini ve bütün kitaplarının basım hakkını Darüşşafaka'ya bağışladı.
İsmail Fenni Ertuğrul, basılı eserlerinin nüshalarını müftülüklere dağıtılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığına bıraktı. 9 bin 50 kitaplık kütüphanesini ise Beyazıt Devlet Kütüphanesine verdi.
Yazar Ertuğrul'un yayımlanmış eserleri şöyle:
"Lügatçe-i Felsefe (Felsefe Terimleri Sözlüğü), Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali (Materyalizmin İflası ve İslam), Kitabı-ı İzale-i Şükuk (Şüpheleri Giderme Kitabı), Vahdet-i Vücud ve Muhiddin-i Arabi, Küçük Kitapta Büyük Mevzular (İman Suallere Cevaplar), Enver-i Hakikat (Hakikat Nurları)"
Muhabir: Fatih Türkyılmaz