Genel

İtalya'da iktidardaki aşırı sağ partiler, oylarındaki artışı AP seçimlerinde sürdürme hedefinde

Avrupa'da yükseliş eğilimindeki aşırı sağın iki ayrı partiyle iktidara geldiği ilk ülke olan İtalya'da, söz konusu partiler, oylarındaki artışı gelecek yılki AP seçimlerine yansıtma hedefindeler ancak bu durum, onları örtülü bir rekabete de itiyor.

ROMA (AA) - "Avrupa'da aşırı sağ" başlıklı dosya haberin 5. bölümünde, AA muhabirleri, bir yılı aşkın süredir aşırı sağcı partilerce yönetilen İtalya'daki siyasi tabloyu ve AP seçimlerinden beklentileri uzman görüşleriyle ele aldı.

Kuzey Afrika üzerinden son yıllarda ciddi düzensiz göç baskısına maruz kalan, Avrupa Birliği (AB) ile hem göçmenler hem de mali konularda zaman zaman anlaşmazlık yaşayan ve hükümetlerin uzun ömürlü olmaması nedeniyle sık sık siyasi istikrarsızlığa giren İtalya'da 25 Eylül 2022'de yapılan erken genel seçimlerde, aşırı sağ iktidara geldi.

AB'nin üçüncü büyük ekonomisi İtalya'daki seçimlerden birinci çıkan aşırı sağcı Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya'nın Kardeşleri (FdI) partisi, parlamentoda tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayamayınca bir diğer aşırı sağcı Matteo Salvini liderliğindeki Lig partisi ile merkez sağda konumlanan Silvio Berlusconi'nin partisi Forza Italia'yı (FI) yanına alarak 22 Ekim 2022'de sağ koalisyon hükümetini kurdu.

Bir yılı aşkın süredir görevde olan Meloni liderliğindeki sağ koalisyon hükümeti, düzensiz göç konusunda caydırıcı bazı yasal önlemlere başvurup, uluslararası girişimlerde bulunmasına karşın göçmen gelişlerini önlemede istediği sonucu henüz elde edemedi. Meloni hükümeti, bu konuda gerek AB yönetimi gerekse de diğer üye ülkelerle anlaşmazlıklar yaşamaya devam ediyor.

Göçmen karşıtı politikaların, güvenlik bağlamında halk nezdinde karşılık bulması ve AB'ye karşı zaman zaman sergilenen eleştirel tavır nedeniyle kamuoyu yoklamalarında Meloni liderliğindeki sağ koalisyon partilerinin oylarını artırarak mevcut konumlarını koruduğu görülüyor.

Bununla birlikte İtalya'da iktidar ortağı olan FdI, Lig ve FI'nin farklı siyasi gruplarda yer alması, 6-9 Haziran 2024’te yapılacak AP seçimlerinde iktidar ortaklarını karşı karşıya bırakma riski de taşıyor.

AP'de FdI'nin Avrupa Muhafazakarları ve Reformcular (ECR) grubunda, Lig'in Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunda ve FI'nin Avrupa Halk Partisi'nde (EPP) bulunması, AP seçimlerinin İtalyan iç politikasına yansıması olup olmayacağı yönünde tartışmaları şimdiden başlatırken; bu üç partinin İtalya'daki birlikteliğinin yeni dönemde AB'nin yeni yönetimine yansıyabileceği yorumları da yapılıyor.

Bu arada Matteo Salvini'nin partisi Lig'in 17 Eylül'deki geleneksel mitingine, Fransız aşırı sağcı Marine Le Pen'i davet etmesi, 3 Aralık'ta Floransa'daki etkinliklerinde Kimlik ve Demokrasi grubundaki diğer partilerle AP seçimleri için 3. sırayı kendilerine hedef koyması, Lig'in İtalya'daki diğer iktidar ortakları FdI ve FI ile örtülü bir rekabetin ilk sinyalleri olma özelliğini taşıyor.

"Anketler, AP içinde aşırı sağın bir miktar büyüyeceği fikrini veriyor"

Roma'daki Luiss Üniversitesi'nde çağdaş tarih ve siyaset bilimi derslerine giren Prof. Andrea Ungari, AA muhabirine yaptığı açıklamada, AP seçimleri için henüz zaman olduğuna işaret ederek, "Son dönemdeki anketler, aşırı sağda Matteo Salvini-Marine Le Pen ikilisinin, Meloni'nin de içinde yer aldığı ECR'nin önünde yer aldığını gösteriyor. Aslında anketler, AP içinde aşırı sağın bir miktar büyüyeceği fikrini veriyor." dedi.

İtalya'da iktidar ortağı olan ama Avrupa'da farklı gruplarda yer alan Meloni ve Salvini ikilisinin AP seçimlerinde alacağı sonuçların hükümete yansıması olup olmayacağına ilişkin Ungari, "Meloni, bunun koalisyon içindeki dengelere yansıması olmayacağını söylemişti. Ben de AP seçimlerinde elde edilebilecek bir başarının hemen yansıyacağını düşünmüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Ungari, AP seçimlerinin, İtalyan kamuoyunun çok da ilgi gösterdiği bir seçim olmadığını kaydetti.

AP içindeki dengeleri ve dolayısıyla AB yönetimini değiştirmeye yönelik EPP ile sağ partilerin arasında bir anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Ungari, "Dolayısıyla EPP'nin böyle bir anlaşmayı kabul edip etmeyeceğini görmek gerekiyor. Çünkü aşırı sağ, Avrupalı muhafazakarlarla ittifak yapsa da AP'de bir şekilde çoğunluğa sahip olabileceğini düşünmüyorum." ifadesini kullandı.

Ungari, Meloni'nin geçen yılki seçimlerden önce bazı açılardan Avrupa karşıtı bir profil çizdiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Ancak hükümette bu tutumu sergileyemeyeceğini, her şeyden önce bugün böyle bir ülkenin Avrupa'nın desteği olmadan idare edilemeyeceğini anladı. Bana göre, bu çok net. 'Avrupa yanlısı oldu' diyemem ama geçmişteki bazı tutumlarını hafifletti. Açıkçası Salvini bu çerçevede, önce Meloni'yi destekleyen ama Meloni'nin daha ılımlı bir pozisyona geçmesi nedeniyle bundan memnun olmayan seçmen kitlesini geri kazanmaya çalışıyor. Dolayısıyla kendisini bir bakıma Meloni'nin sağında konumlandırarak, birkaç Avrupa Birliği'ne daha hasmane tutum içindeki seçmen kitlesini geri kazanma peşinde."

Castiglioni: "ID ile bağlantılı partiler yükselişte"

Roma merkezli önde gelen düşünce kuruluşlarından Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IAI) araştırmacılarından Dr. Federico Castiglioni de aşırı sağ olarak partilerin bazılarının ID şemsiyesi, bazılarının ise Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) altında olduğunu belirterek, "ID ile bağlantılı partiler yükselişte." dedi.

ID bünyesindeki Hollandalı aşırı sağcı Geert Wilders'in, Hollanda'daki seçimlerin ardından iktidar olma ihtimali olduğuna işaret eden Castiglioni, "Avrupa seçimlerine gelince mevcut anketler, aslında ID'nin yükselişte olduğunu gösteriyor, özellikle de Fransa'da Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik'in büyüyeceği düşüncesi nedeniyle. Siyasi analistlere göre, Le Pen'in büyümesinin nedeni tam olarak İtalyan deneyimi olabilir." diye konuştu.

Castiglioni, bu noktada İtalya'da koalisyondaki 3 sağ partinin de Avrupa'da 3 farklı siyasi grupta yer aldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Aşırı sağ olarak kabul edilenler, hükümette ve hükümet güçleri arasında yer alması sebebiyle artık tehlikeli olarak algılanmıyorlar ve bu nedenle dışlanmamaları gerekiyor gibi düşünülüyor. Ilımlı partilerin, ilk kez aşırı sağdan bu partilere açılıp koalisyonlar kurma ihtimali var. Avrupa siyasi panoramasında söyleyebileceğimiz gerçek yenilik budur ve Haziran 2024 AP seçimlerinde 'Kimlik ve Demokrasi'nin ama özellikle ECR'nin de büyüyeceğinin düşünülmesinin nedeni budur."

Aşırı sağın, AP seçimlerinde oylarını yükseltmesi halinde Avrupa'nın yönetimine dair nasıl bir tablo ile karşılaşılacağına ilişkin Castiglioni, şunları söyledi:

"Seçimlerden sonra ne olacağını tahmin etmek elbette çok zor. Kimilerine göre, Avrupa ölçeğinde bir İtalya'daki deneyimin tekrarlanması yani EPP, ECR ve ID'nin birlikte iktidara gelmesi mümkün. Rakamlara ve anketlere bakıldığında ise bu zor, ayrıca EPP her ikisini de defalarca veto etti ama özellikle Kimlik ve Demokrasi'yi veto etti. Dolayısıyla açıkça Avrupa karşıtı partilerle ittifak kurmak, EPP için açıkçası inanılmaz derecede zor."

Castiglioni, AB'nin ve AP seçimlerinin sorununun, Avrupa'nın çıkarlarını ilgilendiren temel konuları gözden kaçırması olduğunu belirterek, göç gibi bazı temel konularda hem sağ hem sol seçmende hassasiyetler olduğuna işaret etti.

Avrupa'da genel durumu özetleyen Castiglioni, "Benim bakışıma göre, kamuoyunda belli bir sağ hakimiyeti yok ama muhafazakar hissiyatın, düşüncenin hakim olduğu kesin." dedi.

Macron'un aşırı sağcılara karşı Draghi önerisi tutar mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un gündeme getirdiği ileri sürülen Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin, AP seçimlerinden sonra AB Komisyonu Başkanı olması önerisine değinen Castiglioni, Macron'un da siyasi açıdan hamle yapması gerektiğini ama şu aşamada Draghi'nin bu pozisyona adaylığını bugünden somut görmediğini ancak siyasette her şeyin 1-2 haftada değişebildiğini ifade etti.

Draghi adının, AP seçimlerinin sonuçlarına bağlı olmadığına inandığını dile getiren Castiglioni, şunları kaydetti:

"Draghi, kesinlikle önemli ve tanınmış bir şahsiyet. Onun böyle bir göreve getirilmesi bize saygı getirecektir. Onun mükemmel bir seçim olduğunu düşünüyorum ve bazen bazı konularda görevini tam yerine getiremeyen Ursula von der Leyen'in yerini almak için her türlü yetenek ve olasılığa sahip diye düşünüyorum. Ayrıca Draghi, Avrupa kurumlarında sahip olduğu pozisyonlarda her zaman İtalya'nın konumunu biraz da olsa korumaya çalışmıştır."


Muhabir: Barış Seçkin