Ekonomi

Medicana Sağlık Grubu'ndan prostat kanserinde tanı için düzenli kontrol önerisi

- Medicana Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı Op. Dr. Güven Tidim: - "Ailesinde prostat kanseri bulunan erkekler 45 yaş sonrası, 'BRCA2' mutasyonları (kanser geni) taşıyan kişiler 40 yaş sonrası, genel anlamda ise 50 yaş üstü her erkek, yıllık olarak düzenli üroloji doktoru kontrolünden geçmelidir"

İSTANBUL (AA) - Medicana Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı Op. Dr. Güven Tidim, 50 yaş üstü her erkeğin yıllık olarak düzenli üroloji doktoru kontrolünden geçmesi gerektiğini bildirdi.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan prostat kanseri, erkeklerde en sık tanı konulan ikinci kanser durumunda.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Op. Dr. Güven Tidim, sigara kullanımının prostat kanseri riskini 1,4 kat artırdığını belirtti.

Tidim, "Prostat kanseri erken evrelerde belirti vermeyebilir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri bulunan erkekler 45 yaş sonrası, 'BRCA2' mutasyonları (kanser geni) taşıyan kişiler 40 yaş sonrası, genel anlamda ise 50 yaş üstü her erkek, yıllık olarak düzenli üroloji doktoru kontrolünden geçmelidir." ifadelerini kullandı.

Prostat bezinin erkeklerde sperm sıvısının içeriğini oluşturan seminal sıvıyı üreten, ortalama ceviz büyüklüğünde bir organ olduğu bilgisini paylaşan Tidim, Prostat kanserinin ise prostat bezindeki hücrelerin anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalması sonucu geliştiğini aktardı.

Tidim, "Prostat kanseri riski yaşla birlikte artar ve 50 yaşın altındaki erkeklerde nadiren görülür. Prostat kanserinin görülme sıklığı 41-50 yaş aralığında yüzde 2,4 olurken 51-60 yaş aralığında yüzde 13,3 oranında. 61-70 yaş aralığında yüzde 46,9 iken 71-80 yaşlarında yüzde 53,4 oranında. 81-90 yaş aralığında ise yüzde 4 oranındadır. Prostat kanserlerinin yaklaşık yüzde 10'u kalıtsaldır." açıklamalarında bulundu.

- Erken evrelerde belirti vermiyor

Tidim, prostat kanserinin sinsi bir hastalık olduğuna değinerek, "Genellikle erken evrelerde belirtiye neden olmaz. Zamanla fark edilmediği takdirde, kanserli dokunun idrar kanalına baskı yapması ya da çevre organlara zarar vermesiyle kendini gösterir. İdrar yapmada zorluk, idrar akışında zayıflama, idrarda veya menide kan görülmesi, idrara çıkma sıklığında artış, ereksiyon güçlüğü, ejakülasyon sırasında ağrı, kilo kaybı, yorgunluk, böbrek yetmezliğine bağlı kusma, iştahsızlık, sırt, kalça, kaburga veya diğer kemiklerde ağrı şeklinde belirtiler verebilir." değerlendirmelerinde bulundu.

PSA testinin prostat kanseri tanısında devrim yarattığına işaret eden Tidim, şunları kaydetti:

"PSA antijeni, prostata özgüdür ancak kansere özgü değildir. Bu nedenle iyi huylu prostat hipertrofisi (BPH), prostatit ve diğer kötü huylu olmayan durumlarda da PSA yükselebilir. Normal PSA düzeyi yaşa göre değişir. DRM (Rektal parmak muayenesi) ile prostatın belli yüzeylerindeki anormallikler, dokunma duyusuyla hissedilebilir. Vakaların yüzde 18'inde, PSA seviyesinden bağımsız olarak tek başına muayene ile prostat kanseri saptanır. Bu yüzden çok önemlidir. PSA değeri anormal olan ve/veya DRM ile anormallik saptana erkeklerde, biyopsi öncesi mutlaka prostatın MR görüntülemesi önerilir. Prostat bezinden farklı tekniklerle biyopsi alınabilir. Doku örnekleri, mikroskop altında incelenerek kanser hücresi görülüp kesin tanı konur."

- "Her tedavi yöntemi her hasta için uygun olmayabilir"

Prostat kanseri riskine karşı sigara içmeyerek, egzersiz yaparak ve kesin kanıtlanmamış olsa da dengeli beslenerek önlem alınabildiğini kaydeden Tidim, ailesinde prostat kanseri bulunan 45 yaşından büyük erkeklerin, "BRCA2 mutasyonları" (kanser geni) taşıyan 40 yaş üstü erkeklerin ve genel anlamda 50 yaş sonrası her erkeğin, yıllık olarak düzenli üroloji doktoru kontrolünden geçmesi ve PSA tahlili ile DRM yaptırmasının önerildiği bilgisini paylaştı.

Tidim, tedavinin kanserin evresi, hastanın genel sağlık durumu ve hastanın beklentisine göre belirlendiğini vurgulayarak, "Tedavi seçenekleri arasında cerrahi müdahale yani radikal prostatektomi (laparoskopik , robot yardımlı ya da açık cerrahi), radyoterapi, hormon tedavisi ve kemoterapi yer alabilir. Ancak her tedavi yöntemi her hasta için uygun olmayabilir." görüşünü paylaştı.