KAYSERİ (AA) - Evi yerine koyduğu aracıyla yılın yaklaşık 8 ayı gezici kalaycılık yapan Yaşar Demircioğlu, eşi Sevgi ve oğlu Musa ile Kayseri'nin Gesi Mahallesi'nde ağaç altına kurduğu tezgahta vatandaşların getirdiği bakır mutfak eşyaları kalaylıyor.

Bakır tepsi, bakraç, cezve gibi kapları sıcağın altında yaktıkları ateşi körükleyerek kalaylayan Demircioğlu ailesi, zaman zaman da müzik eşliğinde oynayıp eğleniyor.

İzmir Bergamalı 46 yaşındaki Yaşar Demircioğlu, AA muhabirine, babasının, dedesinin de gezici kalaycılık yaptığını, çocukluğundan bu yana Kayseri'nin köylerini gezdiğini söyledi.

Kalaycılığın bir zanaat olduğunu belirten Demircioğlu, "Buraları bırakamıyoruz, bizim yaşam tarzımız bu. Köy köy gezeriz, her tarafı biliriz. Buranın ekmeğiyle büyüdüğümüz için buranın kaplarını devamlı biz kalaylarız. Ufakken babamla gelirdim, kap sürterdim, körük çekerdim. Zanaatımızı bitirmeye çalıştılar ama biz bitirmedik. Hayatta olduğumuz sürece çoluk çocuğumuza da öğretiyoruz." dedi.

Demircioğlu, sabah güneş doğmadan uyandıklarını anlatarak, şöyle devam etti:

"Biz sabah erken kalkarız, sağımıza solumuza bakarız, çayımızı kurarız, körüğümüzü yakarız. Akşam 5-6'ya kadar çalışırız. Hayatımız hep dışarıda. Herkesin yaşam tarzı var. Bana komple Kayseri'yi verseler biz kendi hayatımızdan vazgeçemeyiz. Demek ki biz bu hayatı seviyoruz, biz bu şekilde mutlu olabiliyoruz. Bize zenginlik verilse biz ne yapacağız zenginliği, yine gideceğiz, yine gezeceğiz, mal da mülk de yalan. Önemli olan ne biliyor musunuz, doğru ve dürüst olmak. Kimsenin zenginliği bizi ilgilendirmez. İnsan olana insan gibi davranırız, bu yeter bize. 7-8 ay bu şekilde geziyoruz, kar kış olunca evde oluyoruz. Sonra sıkılır çıkarız çünkü bu hayatı seviyoruz."

"Kalay yaparken hem oynarız hem zıplarız"

Doğudan batıya, İç Anadolu'dan Karadeniz'e tüm Türkiye'yi gezdiğini belirten Demircioğlu, ülkenin her köşesini çok sevdiğini dile getirdi.

Türkiye'ye hayranlığını anlatan Demircioğlu, "Köy yerine giderim, her köyün suyundan içerim çünkü her köyün toprağının kokusu başkadır, yaşamı başkadır. Her şehrin, köyün ekmeğini yerim, hepsinin bir tadı vardır ama tadını bilene. Bizim hayatımız gerçek. İyisiyle de kötüsüyle de karşılaşırız. Ben okumadım okumuşluğum yok ama konuşurum, önce kafam konuşur, sonra dilim konuşur." dedi.

900 gram dünyaya gelen bebeğini 44 gün sonra bağrına bastı 900 gram dünyaya gelen bebeğini 44 gün sonra bağrına bastı

Bir süre önce torunları için bir şarkı bestelediğini ve albüm çıkardığını ifade eden Demircioğlu, "Dede Nene" isimli Roman oyun havasının milyonlarca kişi tarafından izlendiğini dile getirerek, "Bir kalaycıydım sanatçıya döndüm. Bazen ortam geliyor, yeryüzünden kesiliyoruz, kendi kendime coşuyorum, albümler çıkarıyorum. Ben kendi kendime oynarken eşim de göbek atar karşılıklı oynarız. Kalay yaparken hem oynarız hem zıplarız." diye konuştu.

"Kirli sanıyorlar ama bu meslek anne baba hatırası"

Eşine hem kalaycılıkta hem de müzik hayatında eşlik eden Sevgi Demircioğlu, kalaycılığı çok sevdiğini, doğduğundan beri bu mesleğin içinde olduğunu anlattı.

Kalaycılık sayesinde çocuklarını evlendirdiğini, ev aldığını dile getiren Demircioğlu, şunları söyledi:

"Bizimkiler hep bu kalaydan para kazanırdı. Şimdi sosyete oldu herkes, beğenmiyorlar bu işi çünkü kirli sanıyorlar, bu meslek anne baba hatırası. Kirli ama çok güzel bir hayatım var, çok memnunum hayatımdan, zanaatımı seviyorum. Size göre zor ama bana kolay geliyor. Her köyün ekmeğini yiyorum, çayını, suyunu içiyorum. Arabamız benim her şeyim, elim kolum ayağım. Arabamın içinde çocuğumun yatağı var, bardağım, tabağım, mangalım her şeyim arabamın içinde."

Musa Demircioğlu da kalaycılığı sevdiğini, körüğü kullandığını, annesine babasına yardım ettiğini belirtti.


Muhabir: Esma Küçükşahin

Kaynak: aa