TAŞKENT (AA) - Doğadaki canlılığın arttığı, baharın müjdecisi Nevruz Bayramı, Özbekistan'da özel etkinliklerle kutlanıyor.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde yasaklanmasına rağmen gelenek ve göreneklerine sahip çıkan Özbek halkı arasında Nevruz Bayramı, yüzyıllardır varlığını sürdürüyor.

Eski SSCB'nin dağılma sürecinde Özbekistan'ın 31 Ağustos 1991'deki bağımsızlık ilanının ardından ülke yönetiminin aldığı kararla Nevruz Bayramı, resmi tatil kabul edilerek kutlanmaya başladı.

Geceyle gündüzün eşit olduğu 21 Mart'ta yapılan nevruz kutlamaları, Özbekistan'da mart boyunca sürüyor. Bayram günlerinde Özbekler, birbirlerine nevruz yemeklerinden kök samsa, halim, Özbek pilavı ve sümelek tatlısı ikram ediyor.

Bazı yörelerde köy sakinleri, bir araya gelerek doğu takviminde 21 Mart'ta başlayan yeni yılın bereketli olması için adak sunarak dilekte bulunuyor.

Baharın müjdecisi nevruz, Özbekistan'da aynı zamanda Özbekleri birbirlerine yakınlaştıran ve bir araya getiren bayram özelliğini taşıyor.

Aynı mahallede yaşayanlar, ilkbahar günlerinde bir araya gelerek bir gün boyunca hazırlanan nevruza özel sümelek tatlısı yapıyor. Çimlendirilmiş buğdayın kökünden elde edilen sıvıya şeker katılmadan yapılan sümelek, Özbeklerin inanışına göre yıl boyunca daha sağlıklı, dayanıklı ve güçlü olmalarını sağlıyor.

Sümelek tatlısının yapılışı

Bugüne özel yemeklerin arasında sümelek tatlısının ayrı yer tuttuğu Özbek halkı için nevruzun sembolü sayılan tatlının yapılışı adeta bir ritüeli andırıyor. Anlamıyla ortaya çıkışı konusunda çeşitli rivayetlerin bulunduğu sümeleğin hazırlanışı çok zahmetli ve sabır gerektiriyor.

Buğday, bir tahtaya yayılarak çimleninceye kadar üzerine 4-5 gün su serpiliyor. Çimler, boy gösterdikten sonra kıyma makinesinde çekiliyor. Daha sonra ortaya çıkan karışımın suyla iyice dağılması sağlanıyor ve ardından da sıkılarak nişastalı sıvısı alınıyor.

Yağ konulan büyük kazanlara buğdaydan elde edilen nişastalı su ekleniyor ve durmadan 16-18 saat boyunca karıştırılıyor. Toplumda saygı gören kadınların öncülüğünde çok sayıda kişi tarafından hazırlanan sümelek tatlısının bulunduğu kazanın altı yanmasın diye içine birkaç ceviz veya taş atılıyor.

Kazanı her karıştıran dilek tutuyor ve dua ediyor. Özbeklerde sümelek karıştırılırken tutulan dilek ve duaların kabul olacağına inanılıyor. Daha sonra 5-6 saat kapağı kapatılarak demlenmeye bırakılan ve yaklaşık 24 saatte hazırlanan sümelek, Özbeklerde her derde deva, hastalıkları iyileştirici kuvvet kaynağı sayılıyor.

Sümelek, önce mahallenin yaşlı ve hastalarına, sonra da tüm sakinlerine dağıtılıyor. Kasesinden ceviz veya taş çıkan kişinin tuttuğu dilek veya duasının kabul edileceğine inanılıyor.

Otuz meleğin hazırladığına inanılıyor

Özbeklerde sümelek tatlısının ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler bulunuyor.

20 bin sözleşmeli öğretmenin atama sonuçları açıklandı 20 bin sözleşmeli öğretmenin atama sonuçları açıklandı

Bir rivayete göre, ilkbahar döneminde evinde yiyecek bulamayan anne, aç kalan ikizlerini doyurmak için evindeki çimlenmiş buğdayı alıp su koyarak kaynatır.

Çocuklarını kazanda bir şeylerin olduğuna inandırmak ve kaynadığında ses çıkarması için içine bir avuç taş atar. Gece geç vakte kadar yemek bekleyerek açlıktan yorulan çocuklarını uyutmak isterken kendisi de uyuyakalır. Uyandığında artık sabah olmuştur ve içine çimlenmiş buğdayı attığı kazandan güzel kokular gelir.

Rivayete göre gece gökten inen 30 melek, sabaha kadar kazanı karıştırır ve ortaya sümelek çıkar. Bu nedenle yemeğe Farsçada 30 melek anlamına gelen "sümelek" adı verilir. Bu rivayetin dilden dile göçtüğü, kuşaktan kuşağa geçtiği Özbekistan'da halen ikiz çocuğu dünyaya gelen her aile, mutlaka evinde sümelek hazırlayarak yakınlarına ve komşularına dağıtır.

Başka bir rivayete göre ise düşmanın kuşattığı kalede yiyecek biter. Son çareyi ambardaki çuvalların dibinde kalan bir miktar çimlenmiş buğdayda bulan kale halkı, bunları kazanlarda kaynatarak açlığını giderir. Bu yiyecekten güç alan kale halkı, düşmanı yener ve böylece sümelek yapma geleneği ortaya çıkar.​​​​


Muhabir: Bahtiyar Abdülkerimov

Kaynak: aa