ANKARA (AA) - Fettah, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla AA muhabirine, dünya genelinde sık görülen genetik geçişli Akdeniz anemisinin, hem anne hem de baba taşıyıcı olduğunda doğan bebeklerde görüldüğünü belirtti.

Hastalığın farklı formlarıyla da karşılaşılabildiğini ifade eden Fettah, "Hastalığın anne taşıyıcı-baba sağlam veya baba taşıyıcı-anne sağlam formlarını da görebiliyoruz. Böyle durumlarda bebeklerimizde talasemi taşıyıcılığı oluyor. Taşıyıcılık bir hastalık değil, tedavi gerektirmez." dedi.

Doç. Dr. Fettah, Akdeniz havzasında yer alan Türkiye'de özellikle güney kesimlerde hastalığın sık görüldüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Talasemi taşıyıcılarının, evlilik öncesi yapılan kan testiyle önceden tespit edilmesini sağlayan Hemoglobinopati Tarama Programı, ülkemiz için bir milattır. Çünkü talasemi 2002 öncesi yılda 400 canlı doğumda görülürken, taramaların başladığı 2002'den sonra hızlı bir azalma yaşandı. Yenidoğanlarda talasemi görülme sıklığı 10 binde 10'ların altına kadar düştü. Şu an dünyada yılda 40 bin kadar talasemi hastası bebek dünyaya geliyor. Bu ülkemizde ise 10 binde 1 ile 10 arasında canlı doğuma tekabül ediyor."

"Evlilik öncesi tarama programına yüzde 90'ın üzerinde uyum var"

Taramaların, talaseminin önlenebilmesi açısından büyük önem taşıdığına işaret eden Doç. Dr. Fettah, hastalık görülme sıklığını artırabilecek mülteci ve sığınmacılarda da bunun kontrolünün çok iyi sağlanması gerektiğini vurguladı.

Fettah, "Tarama programları sayesinde yüz güldürücü sonuçlar elde ediyoruz. Şu an ülkemizde evlilik öncesi tarama programına yüzde 90'ın üzerinde uyum gözleniyor. Bu hastalıkla mücadeledeki başarımızı artıran bir durum." diye konuştu.

Doç. Dr. Fettah, taşıyıcılık saptanan çiftlere genetik danışmanlık verildiğini ve isteyenlerin Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) yöntemiyle sağlıklı bir bebek sahibi olabildiğini kaydetti.

Bazı bölgelerde taşıyıcılık oranları yüzde 13'e kadar çıkıyor

Türkiye'de nüfusun yüzde 2,1'inde talasemi hastalığı taşıyıcılığı bulunduğunu belirten Fettah, "Fakat Antalya, İzmir, Şanlıurfa, Hatay gibi bölgelerimizde talasemi taşıyıcılık oranları yüzde 5 hatta yüzde 13'lere kadar çıkıyor. Bu bölgelerde özellikle evlilik öncesi taramalara daha fazla dikkat etmemiz ve çiftleri bu yönde yönlendirmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Talaseminin, "alfa" ve "beta" olmak üzere ikiye ayrıldığını, Türkiye'de beta talaseminin daha yoğun görüldüğünü anlatan Fettah, beta talaseminin en ağır formu "talasemi majör" hastalarının 3-4 haftada bir kan nakline ihtiyaç duyduğunu bildirdi.

Doç. Dr. Ali Fettah, "Sürekli kan nakli yapılan hastalarımızın vücutlarında demir birikimi oluyor. Bu vücutta toksik bir etki oluşturuyor. Bu nedenle hastalarda demir birikiminin önlenmesi için 'şelasyon' tedavisi uygulanması da gerekiyor. Talasemi hastalarında üstüne düşmemiz ve hastaların da buna uyum göstermesi gereken ana etken bu." dedi.

"Kemik iliği nakliyle kesin tedavi mümkün"

Talasemi hastası çocuklarda kansızlıktan kaynaklı halsizlik, iştahsızlık, sinirlilik gözlemlenebildiğini aktaran Fettah, şunları kaydetti:

"Talasemi hastalarının, kan transfüzyonu programına alınıp, etkin demir bağlama tedavileri uygulandığında düzenli bir hayat yaşama imkanları oluyor. Elbette şunu göz ardı etmemek gerekiyor, hastalarımızın her ay düzenli hastaneye gelmesi gerekiyor ve bu da onlarda bir yük oluşturuyor. Kemik iliği nakliyle hastalarımızda kesin tedavi yapabiliyoruz. Özellikle seçilmiş vakalarda, küçük çocuklarda aile içi veya akraba dışı donör olduğunda kök hücre nakli yaparak kesin tedavi uygulayabiliyoruz."

BM: Gazze'de açlık kritik seviyelere ulaştı BM: Gazze'de açlık kritik seviyelere ulaştı
Talasemi hastaları için düzenli kan bağışı çağrısı

Doç. Dr. Ali Fettah, halsizlik, solukluk, karın şişliği, iştahsızlık gibi belirtileri olan bebekler için de mutlaka önce bir çocuk doktoruna, gerektiğinde de çocuk hematoloğuna başvurulması gerektiğini söyledi.

Talasemi hastalarının sürekli kan nakli ihtiyacına da dikkati çeken Fettah, "Kan bağış oranları düştüğünde hastalarımız kan tedarikinde bazı sıkıntılarla karşılaşabiliyor. Bu nedenle herkesi düzenli kan bağışında bulunmaya davet ediyorum. Çünkü hastalarımız 3-4 haftada bir kan bağışı almadan yaşayamıyor." diye konuştu.


Muhabir: Burcu Çalık Göçümlü

Kaynak: aa