İSTANBUL (AA) - YETER ADA ŞEKO - Uluslararası Peyzaj Mimarlığı Federasyonu (IFLA) Orta Doğu Sorumlusu Jala Makhzoumi, görev bölgesindeki birçok şehrin, Batılı bir kimlik kazanmak uğruna, iklim kriziyle mücadeleye destek olacak birçok mekanizmadan vazgeçtiğini söyledi.

Dünya Bankası raporlarına göre 500 milyonu aşkın nüfusu barındıran Orta Doğu ve Kuzey Afrika, iklim krizine karşı en savunmasız bölgelerin başında gelirken Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 1980 ile 2022 arasında bu bölgelerde sıcaklıklar her 10 yılda ortalama 0,46 derece artış gösterdi. Dünya ortalaması olan 0,18 derecenin çok üzerindeki bu artış, yağış rejimlerinin değişmesine ve su stresinin artmasına yol açtı.

Dışişleri Bakanı Fidan, Rus mevkidaşı Lavrov ile telefonda görüştü Dışişleri Bakanı Fidan, Rus mevkidaşı Lavrov ile telefonda görüştü

Aşırı hava olayları 2022'de Fas'ta ve 2023'te Tunus'ta kendisini şiddetli kuraklık olarak gösterirken Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Katar ve Yemen'de 2023'te sel felaketleri yaşandı.

Bu yıl "Dünya İçin Kırmızı Kod" temasıyla düzenlenen IFLA'nın 60. Dünya Kongresi’ne katılmak üzere İstanbul’da bulunan IFLA Orta Doğu Sorumlusu Jala Makhzoumi, bölgedeki yanlış şehirleşme ve iklim krizi arasındaki bağlantıyı AA muhabirine değerlendirdi.

Kimi zaman şehirlerdeki peyzaj unsurlarının dahi BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından tarihi miras olarak kabul edildiğini belirten Makhzoumi, sadece bina inşasına odaklanan şehircilik anlayışıyla birlikte kentlerin kendilerine has dokusunu kaybettiğini anlattı.

Şehirlerdeki bahçelerin, ağaçların ve tüm yeşil mirasın oluşturduğu bu dokunun insanlar için sadece işlevsel değil aynı zamanda duygusal önemi olduğundan da bahseden Makhzoumi, insanların bir araya geldiği parkları ve beraber zaman geçirdiği ağaçları soyut bir miras olarak nitelendirdi.

İklim krizi karşısında oldukça kırılgan bir durumda olan birçok Orta Doğu kentindeki şehirleşme çabalarının durumu daha da kırılgan hale getirdiğini vurgulayan Makhzoumi, "Küresel Güney ülkelerinin birinden gelen biri olarak, Türkiye ve İran'ı hiç sömürge olmadıkları için ayrı tutuyorum, biz buna sömürge mirası diyoruz. Batı kültürüne, Küresel Kuzey’e olan hayranlığımız aslında sahip olduklarımızı görmememize yol açtı." ifadelerini kullandı.

- "Yağmur hasadı uygulamasını biz yüzyıllar öncesinde yapıyorduk"

Yanlış Batılılaşmanın Orta Doğu'daki birçok kenti etkilediğine değinen Makhzoumi, şunları söyledi:

"Size bir örnek vereceğim. Lübnan’ın güneyinde, engebeli arazilerin olduğu yerlerde inanılmaz derecede iyi su toplama havuzları vardı. Bunu o engebeli arazide yüzyıllardır nasıl yapıyorlar, inanın anlamak güç. Ama şimdi onları toprakla doldurup üzerine okaliptüs ağaçları dikiyorlar. Çünkü ilerlemenin bir göstergesi olarak şehir parkları istiyorlar. Batı'da şimdi kabul gören yağmur hasadı uygulamasını biz yüzyıllar öncesinde yapıyorduk. Ama artık daha Batılı görünmek için bunları bir kenara atıyorlar."

Küreselleşmenin de bir başka problem oluşturduğu tespitini paylaşan Makhzoumi, "Dünyanın her yerinde herkes küreselleşiyor ve sahip olduklarını unutuyor. Umuyorum geriye dönüp daha farklı bakabiliriz. Bence burada peyzaj mimarlığının çok büyük bir rolü var." diye konuştu.

Batılılaşmak ve küreselleşmek için takip edilen birçok yanlış şehirleşme modelinin iklim kriziyle mücadelede kentlere yeni yükler eklediğine dikkati çeken Makhzoumi, "İklim kriziyle mücadele edecek birçok mekanizmamız vardı ama bunların hepsini Batılılaşma uğruna bir kenara attık. Öte yandan Batı bunlardan uzaklaştı ve yaptığı hataları düzeltmek için yeşillendirme çalışmalarına, yeşil altyapıya ve yeni yaklaşımlara yöneldi. Biz ise onlardan 30 yıl gerideyiz." yorumunu yaptı.

Sorunları Batı'dan aldıklarını, bu nedenle onların bulduğu çözümlerin de kopyalanabileceğini dile getiren Makhzoumi, sürdürülebilir şehir uygulamalarının doğru anlaşılıp uygulanması gerektiğini kaydetti.

Uygulama noktasında Batıyla işbirliğine gidilirken özgünlüğün de korunması gerektiğinin altını çizen Makhzoumi, sözlerini şöyle tamamladı:

"Şehirlerimizin her biri o kadar çok mirasa sahip ki çözümlerimizi bunların üzerine inşa edebiliriz. Bu noktada bireyden sisteme, herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Çünkü mesele sadece mimari ve peyzaj tasarımıyla değil, yönetimlerle de alakalı. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda hükümetleri ve yerel otoriteleri zorlamak için yerel halkla birlikte çaba sarf etmemiz gerekiyor."

Kaynak: aa