ANKARA (AA) - Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, "Yargıtay Kanunu, yüksek mahkemenin kendi çalışma usulünü belirleyebileceği bir iç tüzük ile idare edilebileceği şekilde hazırlanmalıdır. İç işleyişe ilişkin düzenlemelerin Yargıtayın organları tarafından iç tüzükle belirlenmesi, yargı bağımsızlığına ve modern eğilimlere uygun düşecektir." dedi.
Akarca, Yargıtayda düzenlenen "Uluslararası Temyiz Mahkemelerinde Mükemmeliyet İlkeleri ile Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Yargıtay'ın Hukuki Çerçevesi Sempozyumu"nda konuştu.
Yargıtayın, ülke genelinde içtihat birliğini sağlamak ve adli yargı mahkemelerince verilen kararların hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli bir yüksek mahkeme olduğunu belirten Akarca, adli yargı sisteminin daha etkin işlemesi için yargı kurumları ile yakın bir işbirliği içinde çalışmaya büyük önem verdiğini söyledi.
Hukuk ve ceza adaleti sisteminin etkinliği ve verimliliğinin, yargılamanın kalitesi ile doğrudan ilgili olduğuna işaret eden Akarca, adli kaliteyi artırmak için ölçme ve değerlendirme araçlarından yararlanmanın önem arz ettiğini ifade etti.
Adli kaliteyi yükseltmek amacıyla belli standartlar geliştirdiklerini anlatan Akarca, "Müzakere yapılmasının belirli yöntem ve teknikleri vardır. Eğitim programlarımızda yer alan bu yöntem ve tekniklere uyulmazsa sağlıklı kararların yazılması mümkün olmaz. Dosya İzleme Sistemi'ndeki göstergelere de duyarlılık gösterilmelidir. Örneğin inceleme süresi 30 gün olmasına rağmen tevzi edilen dosya 3-4 ay süre ile müzakereye getirilmezse halkın Yargıtaya olan güveni zedelenebilir. Köklü bir geçmişe ve kurum kültürüne sahip olan Yargıtayın deneyimini yansıtan bu standartlara ve göstergelere uyum sağlamak hepimizin asli sorumluluğudur." diye konuştu.
"İçtihattaki çelişkilere son vermek bir yüksek mahkemenin öncelikli görevidir"Yargıtay Kanunu da dahil olmak üzere adli yargının işleyişini düzenleyen mevzuatın bütünsel bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesini gerektirdiğini vurgulayan Mehmet Akarca, şöyle devam etti:
"İlk olarak Yargıtay Kanunu, esnek ve yüksek mahkemenin kendi çalışma usulünü belirleyebileceği bir iç tüzük ile idare edilebileceği şekilde hazırlanmalıdır. İç işleyişe ilişkin düzenlemelerin Yargıtayın organları tarafından iç tüzükle belirlenmesi, yargı bağımsızlığına ve modern eğilimlere uygun düşecektir. İkinci olarak Yargıtaydaki çalışma usulleri, içtihat tutarlılığını, kanun önünde eşitliği ve içtihat birliğini güçlendirecek şekilde yeniden ele alınmalıdır. İçtihattaki çelişkilere son vermek bir yüksek mahkemenin öncelikli görevidir. Yüksek mahkeme, tutarsızlıkları düzeltmek için içtihadın yeknesaklığını sağlamalı ve böylece halkın yargı sistemine olan güvenini korumalıdır."
Yargıtay Başkanı Akarca, içtihat birliğini sağlamanın en etkili formül olarak kabul edilen "içtihadı birleştirme kararı" yönteminin ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğunun altını çizdi.
"Yargıtay'daki dairelerin farklı kararlar vermesine imkan verip sonra da bu içtihatları birleştirmeye çalışmanın etkili bir yöntem olmadığı, bugüne kadar gerçekleştirilen bölgesel içtihat forumları ile ulusal içtihat forumlarından anlaşılmaktadır." diyen Akarca, çelişkili kararları önleyici nitelikte, derinleşen içtihat farklılıklarına yol açmayan ve uzmanlık esasına göre içtihatların gelişmesine imkan sağlayacak usullerin benimsenmesi gerektiğini söyledi.
"Kapsamlı şekilde açıklanmalıdır"Açık ve tatmin edici bir gerekçe sunmadan verilen çelişkili kararların adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini vurgulayan Akarca, şunları kaydetti:
"Yerleşik bir içtihada aykırı bir karar veriliyorsa, kararın gerekçesinden konuyla ilgili yerleşik içtihadın farklı olduğunu hakimin bildiği açıkça anlaşılmalı ve daha önce kabul edilen görüşe neden itibar edilmediği kapsamlı şekilde açıklanmalıdır. Ancak o zaman içtihattan ayrılmanın bilinçli olup olmadığı veya mahkemenin önceki içtihadı ihmal edip etmediği ya da içtihattan hakimin habersiz olup olmadığı belirlenebilir. İçtihatlar yoluyla hukukun gerçek anlamda gelişimi de ancak böyle sağlanabilir."
Çelişkili kararların hukuk çevrelerinde ve toplumda neden olduğu sorunların, hakimin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve dürüstlüğü konusunda şüphelere yol açabileceğini belirten Akarca, yargı bağımsızlığının ve hukuki güvenliğin, hukuki öngörülebilirliği ve kanun önünde eşitliği sağlamak için var olduğunu belirtti. Mehmet Akarca, bunu başaran bir yargının, halkın güvenini kazanabileceğini sözlerine ekledi.
Muhabir: Kemal Karadağ